Trouble 39.Bölüm

1.4K 75 11
                                    

(RUBY'NİN GÖZÜNDEN)

Maria dizleri üstüne çökmüş ağlarken ve şaşkın gözler üzerime dikilmişken bedenim kitlendi. Kutu parmaklarım arasında duruyordu. Öfkeyle fırlatmak istiyordum ama sanki içinde Gina'nın kalbi varmış, atarsam bir daha geri gelmeyecekmiş gibi hissediyordum. Justin kutuyu elimden alıp kapağını kapattığında bedenim titriyordu. O benim kız kardeşim gibiydi. Sorun olmayacağını, işleri yoluna koyacağımı söyleyerek söz verdiğim her seferde amacım onu sakinleştirmekti. Dediklerimi yapacak kadar güçlü olduğumuda düşünüyordum ama onu koruyamamıştım.

"Bizim gitmemiz lazım. Çıkmamız lazım." derken ellerimi saçlarım arasından geçirip tutunacak yer arar gibi beklentiyle etrafıma bakındım. Bir yere tutunmak istiyor, aynı zamanda hiçbir şeye temas etmek istemiyordum. Bir bağırma duyduğumda Julian'ın kutuyu gördüğünü anladım. Kız kardeşi için endişelendiğini biliyordum, Alex'le yaşadığımız durumu yaşamak üzerelerdi. Kesilmiş elden ve ufak nottan sonra Gina'yı sağlam alacağımız konusundaki inancım yerle bir olmuştu.

"Araziye araba girmedi. Kutuyu kim bıraktıysa hala burada." Gabriel başında oturduğu bilgisayardan kalkıp bize bağırdığında yerimizden fırlayıp evden dışarı çıktık. Hepimizin gözleri çevrede bir hareketlilik ararken Maria koşmaya başladı. Çalıların arasındaki kıpırtıya gözlerim takılınca belimdeki silahı çıkarıp koşmaya başladım.

"Orada," Maria savunmasız halde adamın peşine takıldığında geri dönmesi için bağırdım ve ağaçların arasına girdiğinde arkasından gittim.

Hunter "Maria, bekle," diye bağırınca sesin geldiği yöne doğru koştum. Çalıştırılan bir arabanın gürültüsü kulaklarıma doldu. Maria'nın çığlığı hepsini bastırınca silahın emniyetini açıp son ağaçlar arasından fırladım. Maria geniş bir Minivan'a bindiriliyordu. Arabanın kapısını çeken adamla göz göze geldiğimizde tetiğe bastım ve isabet ettirdim. Acıyla yüzü buruşan adam son bir gayretle kapıyı kapattı ve koyu renk araç boş yolda hızla uzaklaştı.

"Lanet olsun!"

---

(JUSTIN'İN GÖZÜNDEN)

Hepimiz salonda toplanmış aramızda eksilen yeni kişinin bizde açtığı boşluk ve dolduğumuz öfkeyle yeni bir plan hazırlamaya çalışıyorduk. Hunter ve Julian, arabanın arkasından yola çıksalarda henüz iyi bir haber gelmemişti.

Ruby yerinden kalkıp salondan çıktığında arkasından gittim. Mutfağa girip tezgaha yaslandığında bir kolumu beline sarıp yüzümü boynuna gömdüm. Bu hem ayakta durmak ve ağırlığının birazını bana vermesini sağlamak içindi, hem de gidenin o olmamasına şükretme şeklimdi. Hala kollarım arasındaydı. Ciğerlerim saçlarındaki yumuşak kokuyla dolarken gözlerimi yumup parmakları arasına aldığı sigarayı yakmasını bekledim.

"Söz vermiştim. Hepsini bir arada tutup Gina'yı sağ salim geri getireceğimi söylemiştim." dediğinde sigarayı dudakları arasına alıp ciğerlerini dumanla doldurdu. İnce, gri duman gözlerim önünde dağılırken sessizce bekledim.

"Daha kendimi koruyamıyorken başkalarına söz vermek nasıl bir ahmaklık?"

"Şhh, kendini suçlamaktan vazgeç. Herkesi koruyamazsın. Riskleri biliyorduk. Üzülmek yerine onları geri almak için neler yapabileceğimize bakmalıyız." dedim. Kollarım arasında kıpırdanıp bana döndüğünde gözlerinin altındaki mor halkaları ve mavi irislerini gölgede bırakan kırmızı damarları gördüm. En son uyuduğumuz zamanı hatırlamıyorum. Ağzı bir esnemeyle açıldığında gözlerini kısıp yüzünü omzuma gömdü. Yarısına kadar içilmiş sigarayı parmakları arasından alıp çöpe attım ve kolumu bacaklarının altından geçirip onu kucağıma aldım. İtiraz etmeden gevşeyip kolunu boynuma sardı ve başını omzuma yasladı. Bedeni o kadar kasılmıştı ki hareket etmeden onu eve kadar götürmeme izin verdi. Hunter ve Julian'dan bir haber geldiğinde harekete geçebilirdik ama o zamana kadar biraz uzanmamız gerekiyordu. En azından bunu, yere yığılmadan önce yapabilmeyi istiyordum.
Yatak odasına girdiğimizde Ruby'i örtülerin üzerine bırakıp saçları arasına bir öpücük kondurdum. Başı yastıkta dururken elini tutup gözlerini kapatmasını bekledim. Parmaklarım elini okşamaya devam ederken nefesleri düzene girdi. Yinede göğsünden gelen hırıltıyı duyabiliyordum. Elini öptükten sonra ayaklarını altına soktuğu ufak örtüyü alıp üzerine örttüm. Yatağın yanından uzaklaşıp banyoya doğru yürümeye başladığımda saçlarımı karıştırıyordum. Tişörtü yakasından çekip üzerimden çıkardım. Çırılçıplak kalınca suyun altına girip ellerimi duvara koydum ve başımı eğdim. Ilık damlalar saçlarıma ve boynuma damlıyor, oradan bütün bedenime süzülüyordu.
Sırtımdaki yük suyun verdiği huzuru bastırdı. Kimseyi kaybetmek, eve cesetlerle dönmek istemiyordum. Bu hepimizden çok Ruby'i yıkacaktı. Alexander'la ilgili kabuslar görmeye devam ettiğini biliyordum. Eskisi kadar olmasada hala yataktan fırlayarak uyanıyor, uyandığını anlamamam için gün doğana kadar yanımda uzanıyordu. Bakışlarının boşluğa takıldığını ve uyumaktan kaçındığını görmüştüm. Yeni ölümler yeni kabuslar getirecekti. Eskileriyle başedemiyorken daha fazlasını kaldıramazdık.
Maria ve Gina'yı eve sağlam getireceğimle ilgili söz veremezdim. Kimse göz önünde bulundurmasa bile Gina'nın öldüğü fikri oldukça mantıklı geliyordu. Eli kesildikten sonra tıbbi müdahale olmadan kan kaybından ölürdü. Kimsenin onu hastaneye götürmek gibi bir derdi olduğunuda zannetmiyordum.Suyun altından çıkıp belime bir havlu sardığımda yatak odasından gelen hıçkırıkları duydum. Kapıyı açıp odaya girdiğimde Ruby'i yüzünü elleri arasına almış ağlarken buldum. Sakince yanına gidip elimi omzuna koyduğumda çığlık atarak göğsüme vurdu. Gözleri benimkileri tanıdığında omuzları çöktü ve yüzünü boynuma gizleyip kollarını boynuma doladı.
"Ağlama bebeğim." dediğimde göğsü hıçkırıklarla kasıldı. Sesini kontrol edemeden bağırarak ağlamaya devam ediyordu.
"Uyuyamıyorum. Yorgunluktan ölüyorum ama gözümü kapatamıyorum. Lütfen," Parmakları ihtiyaçla hareket etti ve omuzlarımı sıktı.
"Güçlü olmak zorundasın. Bu iş bittikten sonra buradan ayrılabiliriz. Kıtayı terk edip yeni bir hayata başlarız. Yine bu işle uğraşmamız gerekmez, ne istersen onu yaparız."
Telefonum çalmaya başladığından komodinin üzerinden alıp açtım.
"Haberler ne?"
Hunter "Şehirin doğu sınırında durduk. Ne için burada olduğumuzu bilmiyorum ama Gina ya da Maria'dan bir iz yok." dedi. Sesi umutsuz ve keskin geliyordu. Benimle konuşurken etrafını dikkatle izlediğini gözümün önüne getirdim.
"Ne yapmamız gerekiyor? Oraya gelmemize gerek var mı?" Ruby elleriyle yanaklarını silmiş bir şeyler söylemem için gözlerime bakıyordu.
"Henüz kalabalık değiller ama birileri gelecek gibi."
"Siz gizlenmeye devam edin, yol tarifini bana yolla." diyip telefonu kapattım. Yerimden kalkıp dolabın önüne geçtiğimde Ruby konuşmanın sonucunu duymak için bekliyordu.
"Destek için yanlarına gideceğiz. Henüz haber yok ama bu iş bugün hallolacak." Yerinden kalkıp benimle birlikte hazırlanmaya başladığında senkronize bir şekilde hareket etmeye başlamıştık. Ben banyodayken o giyiniyor, dolabın önüne döndüğümde bana yardım edip hızlıca hazırlanmamızı sağlıyordu. Odadan çıkıp çekmecedeki silahları aldığımızda kapı çaldı. Ruby, Gabriel ve Dean'le birlikte arabaya yürürken cep telefonuma gelen konum mesajını inceledim. Arabaya bindiğimde telefonu Talbot'a verip gidebileceği kestirme yollardan söz ettim. 20 dakikada varabileceğimiz bir yol bulduktan sonra arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk.
"Kaç kişi olacaklarını bilmiyoruz. Kimse birbirinden uzaklaşmasın." Gabriel silahını kontrol edip başını aradaki boşluktan arka koltuğa uzattı.
"Maria ve Gina hakkında haber var mı?" Başımı olumsuz yönde salladım. Onları nereye götürdüklerini henüz öğrenememiştik. Hiç öğrenememe ihtimalimiz olmasından korkuyordum. Herkesi öldürmeyip sorguya çekilecek birilerini bırakmamız gerekiyordu ama öldürmek rehin almaktan daha kolay bir yoldu.
15 dakika otobanda gittikten sonra toprak yola girdik ve araba sarsılarak ilerlemeye devam etti. Hunter ve Julian'ın arabası görüş alanıma girdiğinde hafif bir rahatlama hissettim. Yakalanmamış olmaları umut vericiydi. Ardından bir silah patladı ve arabanın arka camı paramparça oldu. Hepimiz koltuklarda aşağı doğru kayıp çevreyi gözledik. Ortada kimse yoktu. Bu keskin nişancı olduğunu ve izlediğimizi gösteriyordu.
"Adam sağ arkada kalan ağacın dalında. Gür yapraklı olana ateş et." Dean nişan alıp 2 el ateş ettiğinde biri ağaçtan yere düştü. Ardından daha fazla silah sesi gelmeye başladı. Metale çarpan kurşun sesleri kulaklarımı sağır etmek üzereydi.
Talbot arabayı kaydırarak durdurduğunda istemsiz bir fren olduğunu anladım.
"Lastiği patlattılar." derken kapıyı açıp dışarı çıktı. Ruby'de arabadan çıktığında onu takip ettim. Üzerimize açılan ateşe karşılık kontrolsüz kalmıştık. Ağaçlar arasından çıkıp üzerimize gelen 2 kişiyi vurduğumda etrafıma bakma fırsatı buldum. Tuzağa düşmüştük. İlerlediğimiz yol biraz ileride bataklığa dönüyordu. Çevremiz ağaçlarla sarılmıştı ve geldiğimiz yol dışında gidilecek hiçbir yer yoktu. Julian ve Hunter'da arabadan çıkıp etrafa ateş etmeye başladığında Ruby'e döndüm. Bir keskin nişancı daha Ruby'nin kurşunuyla yere düştüğünde gözüm diğer karartıya takıldı. Silahın namlusu Ruby'nin üstüne dönünce yerimden fırlayıp onu hedef noktasından çektim. O sırada kurşunlar yağıyor, parçalanan camların ve ağaçların sesleri geliyordu. Daha hareket etme fırsatı bulamadan nişancı arabanın deposuna nişan aldı. Ruby benimle aynı anda harekete geçtiğinde bağırdım.
"Arabadan uzaklaşın!" Hepimiz farklı bir yöne koşarken birbiri ardına iki patlama oldu. Bizim arabanın ardından Hunter ve Julian'ın yanında olduğu araba patladı. Üzerimize yağan parçalar, kesikler ve çizikler oluştururken etrafa saçılan başka şeyler gözlerime ilişti. Biz uzaklaşmayı başarmıştık ama diğer arabanın yanında kimlere ait olduğunu tahmin ettiğim ceset parçaları vardı. Hunter ve Julian kaçmayı başaramamıştı.

LANET İNTERNET! LANET ÖDEVLER! LANET!!! EVDE İNTERNET KESİK, BİLGİSAYARIM YOK VE BEN TELEFONDAN YAZDIM. YAZIM YANLIŞLARIYLA DOLU BERBAT BİR BÖLÜM OLDU BENCE VE ÇOK HUZURSUZ HİSSEDİYORUM.
AYRICA EVET, ÜNİVERSİTELİYİM VE BU SANDIĞINIZ KADAR İLGİNÇ DEĞİL. SİNİR BOZUCU TARAFLARI BİLE VAR AMA OLUMLU YANLARINA ODAKLANIYORUM BEN. İNSANLARLA KONUŞMAKTA DEV GİBİ SORUNLAR YAŞAYAN BİRİ OLDUĞUMDAN UYUM SAĞLAMAKTA ZOR OLUYOR. ÇEKİNGENLİĞİN GÖZÜ KÖR OLSUN :(
HEPİNİZE SABRINIZ VE BU BÖLÜME TAHAMMÜL ETTİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM.
SEVİLİYORSUNUZ :)

Trouble (Crime-II)Where stories live. Discover now