Trouble 42.Bölüm

1.1K 76 30
                                    


Ertesi gün adres aramamız gerekmedi, mesaj yeterince açıktı. James işi uzatmak istemiyordu, bizde öyle. Bize direk karşılaşmanın nerede olacağını bildirmişti. Sinyaller arayıp bir iz bulmaya çalışmaktan yorulmuştum ve böylesi belkide daha iyiydi ama hazırlıklı olacaklardı. Büyük ihtimalle bir tuzağın ortasına dalacaktık ama başka bir seçenek varmış, durumu uzatırsak değişen bir sonuç olacakmış gibi gelmiyordu.

Bize verilen adrese geldiğimizde kimse vedalaşır gibi durmuyordu. Dün gece gittiğimiz evde bütün umutsuzluğumuzu geride bırakmıştık. Korkularımızın dikkatimizi dağıtmasına izin veremeyeceğimiz kadar ciddi bir işin içindeydik.

Gabriel "İçeri nasıl gireceğiz? Plan ne?" diye sorduğunda Justin silahını çıkardı ve şarjörü kontrol etti. Sürgüyü çekip yuvaya bir kurşun gönderdiğinde Gabriel'in sorusuna cevap verdi.

"Plan yok. Herkes geleceğimizi biliyor. Bizde hazırlıklı olduklarını biliyoruz. Boşuna debelenmeden içeri girip bugünü başlatalım." Yürümeye başladığında onunla birlikte ilerlemeye başladık. Sağ elimin içinde silahı sıkarken sol elime değen sıcak parmakları hissettim. Gözlerim önce birbirine dolanan parmaklarımıza, sonra elin sahibinin yüzüne kaydı. Justin bana bakmıyordu ama parmakları ihtiyaçla elimi sıkıyordu. Ayakta duracak güç parmaklarımın ucundan ona akıyormuş gibi derin bir nefes alıp gözlerini yumdu. Tekrar yürümeye başladığımızda bende gücümü ondan almaya başladım. Korkularım geri plana düştü ve yerini büyük bir umut doldurdu. Olabileceklerden korkmama rağmen korumak zorunda olduklarım için kontrolsüz bir içgüdüm vardı.

Hep birlikte içeri girdiğimizde karşılaştığım kalabalık kalbimin teklemesine sebep oldu. Biz altı kişiydik. Onlar on üç kişilerdi. Arka bölümlerden hiç girmediğim birilerinin çıkma ihtimalide vardı. Maria yanımda hırlayıp silahını James'in başına doğrultuğunda keskin kahkahası içeride yankılandı.

"Bu kadar hızlı giriş yapacağını tahmin etmediğimi mi düşünüyorsun?" Etrafındaki adamlar donuk yüz ifadeleriyle çevreye yayılmışlardı. Her yanda üzerimize dikilen bakışlar, kafamdaki çarkların dönmeye başlamasına sebep oldu. Kaçış için en kestirme yolu arıyordum. En kısa sürede arkasına gireceğimiz bir barikat bulup karşı saldırıya geçmeliydik. James, bu ihtimali düşünüp çevreyi boşaltmış gibi duruyordu.

"Tahminlerin seni şuanda öldürebileceğim ihtimalini değiştirmiyor." Maria'nın sözleri James'in yüzündeki küstah ifadeyi zedelemedi. Elleri ceplerinde duruyordu ve kendini savunmak için hiçbir girişimde bulunacak gibi değildi. Onlardan daha az sayıda olduğumuzun farkındaydım ama fazla hafife alıyordu.

"Tetiğe bastığın an etrafımdaki adamlar seni vururlar, hatta daha kötüsü bile olabilir. Gina'nın durumuna düşmek istemezsin, değil mi?" Maria'nın yüzünün buruştuğunu gördüm.

"Yeter! Buraya konuşmaya gelmedik. İki tarafta ilk kurşunun çıkmasını bekliyor. O yüzden koca çeneni kapatta ben senin yerine yapmak zorunda kalmayayım." Elinin cebinin içinde hareket ettiğini gördüm ve ışığın altında parlayan bir metal üzerime doğru fırladı. Aynı anda Justin'in silahı patladı ve kurşun James'in elini sıyırdı. Bıçağın yere düşmesiyle ortamdaki bütün sessizlik bozuldu. İşte şimdi başlıyordu. Kıyametin kopacağı ana gelmiştik.

James'in yaralanmasıyla adamlarının hepsi birden harekete geçtiler. Başımın yanından geçen kurşun beni kendime getirdi ve en yakındaki kolonun arkasına geçtim. Diğerleride benimle birlikte hareket edip kendilerini koruyacak yerlere geçtiler. Silahımı doğrultup ateş ettim. İlk kurşun ıskalasada ikinci ve üçüncü, adamın omzuna ve karnına saplandı. O yere yığılınca başka tarafa döndüm ve ateş etmeye devam ettim. İki kişi daha yere düşünce olduğum yerden ayrılıp Maria'nın olduğu tarafa koştum.

Trouble (Crime-II)Where stories live. Discover now