Trouble 43.Bölüm

1.1K 76 31
                                    


Bölüm Şarkısı: Pieces - Red

Sessizlik... Sonsuzun içinde kaybolmak gibiydi. Kimse seni bulamayacak gibi hissetmekti. Zaten kimsenin beni bulmasını istemiyordum. Yalnızlığımdan başka ihtiyacım olan hiçbir şey kalmamıştı. O da beni bir hafta öncesine kadar pusuda beklemiş, kaybımla birlikte üstüme çullanmıştı. Ciğerlerimi zorlayıp nefesimi daraltmış, kalbimi sıkıp atışlarını durdurmuştu. Nefes almak için bir yol buldum ama yaşamak için bir yol yoktu.

Köşeye sıkışmıştım. Beni şuanda durduğum uçurumun kıyısına getiren şey bir hafta önceki telefon konuşmasıydı. Ölüm fikrini bile armağana çevirip zihnimi dürtmüştü. Elimdeki sigara gibi yanan kalbim, cildime çarpan rüzgara meydan okuyup daha da alevleniyordu. Ortadan kaybolup yalnız kalmamın sebebi de oydu. Artık ateşi kontrol edemiyordum. İstediğimde söylenemezdi. Sınırlara, engellere, beni durdurup yavaşlatacak herhangi bir şeye tahammülüm kalmamıştı. İlk defa onun bana dediği kadar korkusuz ve güçlü hissediyordum. Ruhum kollarını sarılacak birini arar gibi açıyor boşluğu kucakladığında hüsrana uğruyordu ama şimdiki gücümü yaratan şey yine aynı duyguydu. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı. O kimsesizlik beni bu vurdumduymazlığa, düşüncesizliğe itiyordu. İntihar fikrini bile benimsemeye başlamıştım. Lanet hayatım artık sadece bana aitti. Uğruna yaşayacağım insanlar öldüğüne göre yapılacak tek şey onlarla birlikte ölmekti. Yinede şimdilik ayaklarımı boşlukta sallamakla yetindim. Sigaramın külünü rüzgara bırakıp, yüzüme yükselen dumana gözlerimi kısmakla...

Henüz zamanı gelmemişti. Yandığım gerçeğini kabullenmem zor olmamıştı. Sadece alevlerim beni parçalar, derimi kavurup şiddetlenirken yanıma birilerini çekecektim. Bazı insanların yarattığı alev, kibritin ucundaki kadardır, ben orman yangınları yaratacaktım.

Oturduğum soğuk zeminden kalkıp arabama doğru yürürken saçlarım dalgalandı ve yanaklarıma çarptı. Ellerimdeki titremeleri görmezden gelmek için sıktığım yumruklarımı incecik ceketimin ceplerine koydum. Ceket bana ait değildi ve yanımda ona ait tek şey üzerimdeki ceketti. Kapşon hafifçe başımı örterken kumaşa sinen koku beni sarmalıyordu. Tanıdık kokunun beni rahatlatması gerekirdi, ben yarama asit dökülüyormuş gibi hissediyordum. Son günlerimi uyanık geçirmemi sağlayan, intikam planımı kurgularken bedenimin dik durmasına yardım eden tek şey acımdı. Acı beni ayakta tutuyordu. İntihar etmek o yüzden her şeyin sonu olacaktı. Acım bittiğinde bende bitecektim.

Titreyen ellerimle anahtarı kontağa takıp arabayı çalıştırdığımda uzaklaştım ölüm fikrinin sessizliğinden. Şehre yaklaştıkça arttı bütün gürültü ve kalbim sancıdı. O kadar sesin arasında istediğim ton, o tonun sahibi yoktu. Tam bir hafta geçmişti ve o süreyi her gün aynı uçurum kenarına giderek geçirmiştim. İntikam fikri ile ilgili bütün ayrıntılar şekillendiğinde iş ölümüme gelmişti. O uçurum belkide sevdiğim tek şeydi. Artık sevebileceğim bir tek o kalmıştı. Onunda hayatımın bitişine şahitlik etmesini istiyordum.

Geride bırakacağım arkadaşlarım için her şeyin yoluna gireceğini biliyordum. Hepsinin başka hayatları vardı. Başlarda üzülürlerdi belki ama sonrasında her şeyin yoluna gireceğini biliyordum.

Telefonum, bu düşünceler beni gülümsetirken çaldı. Kim olduğuna bakma gereği duymadan açtım. İlk başta her numaradan cevapsız çağrılar geliyordu ama Adrian kadar sık arayan yoktu. Konuştuğum tek insanda oydu. Kurduğum plandan bir tek onun haberi vardı.

"Konuşmayacak mısın?" Sesim çıkmayalı da bir hafta oluyordu. Adrian'la konuşurken mesaj çekip herşeyi soruyordum ama dudaklarım arasından tek bir kelime çıkmıyordu. Belki saçmalıktı ama ben konuşmamaktan rahatsızlık duymuyordum.

Trouble (Crime-II)Where stories live. Discover now