Trouble 31.Bölüm

1.8K 130 27
                                    

Yatağın yanındaki sandalyeye oturmuş Ruby'nin kıpırtısız gözlerine bakıyordum. Yaklaşık 1 saattir sabit bir şekilde karşı duvara bakıyordu. Üzerindeki üzüntünün farkında olduğumdan onu rahatsız etmek istemesemde omuzlarından sarsıp bana bakması için ikna etmeye çalışmak geliyordu içimden. Bakışları o kadar durgundu ki baş ucundaki aletten kalp atışlarının ritmini duymasam ölmüş olduğunu sanabilirdim.

Sandalyeden kalkıp yatağın yanına yaklaştığım sırada korkmuş gibi hızla başını bana doğru çevirdi.

"Sorun yok. Sakin ol, bebeğim." Yatağın kenarına oturup elini avcuma aldım. Parmakları yine titriyordu. Elinin üstündeki iğneye dokunmadan parmaklarını okşamaya devam ettim.

"Hepimiz iyiyiz, herşey yolunda." Yanağını yastığa yaslamış gözlerime bakıyordu. Ameliyattan çıktığı günden beri tek kelime etmemişti. Yemek ve su dışında dudaklarını kıpırdatan hiçbir şey olmadı.

Elimi yanağına koyup nazikçe gezdirdiğimde dokunuşum altında irkildi. Elim bir an yanağından uzaklaştı ama sakinleşmesini bekleyip tekrar yüzüne dokundum. Sanki her şeyden korkuyor gibiydi. Benimle ilgili her şeyden.

Diğer herkes odaya girdiğinde ya da ona doğru bir hareket yaptıklarında tepki bile vermeden başka bir yere bakıyordu ama ben yanına yaklaşmak için bir girişimde bulunduğum zaman irkilip titremeye başlıyordu. Onu korkutmak istemiyordum ama uzak kalmamda mümkün değildi.

Kapının açılma sesini duyunca başımı kaldırıp gelene baktım.

"Evde dinlendiği sürece sorun olmayacaktır. Bugün taburcu olabilirsiniz." Hunter ve Gabriel hastanede kaldıkları günün ertesine eve gitmişlerdi. Aramızdan kimse hastanelerden hoşlanmıyordu. Morfin ve uyuşturucular olmasada evimizde olmaktan daha çok hoşlanıyorduk.

Doktor serumları çözüp Ruby'i kablolardan ayırdıktan sonra dışarı çıktı. Bende ona giyinmesi için yardım ettim. O süre boyuncada konuşmadı. Konuşmuyordu. Sanki öyle bir şey yapabilmesi mümkü değilmiş, hayatının bundan önceki kısmındada hiç konuşmamış gibiydi. Onun suskunluğunun üstüne benim kelimelerim yetersiz kalıyordu ama elimden geldiğince yanında olup çevresinde bir ses yaratmaya çalışıyordum. Cevap vermese bile onunla konuşmaya devam ediyordum.

Hastaneden çıkarken oturması için getirdikleri tekerlekli sandalyeyi reddetti ve beklentiyle gözlerime baktı. Talbot elimdeki çantayı alıp arabayı çalıştırmak için gittiği sırada Ruby'nin koluna girip yürümesine yardım ettim. Acı hissettiğini biliyordum ama tepki vermeyi reddediyordu.

Elimi sırtına sarıp bedenini benimkine yasladım ve ağırlığını üzerime aldım. Yaralı halinden beklenmeyecek kadar hızlı bir şekilde hastaneden çıktık. Arabaya bindiğinde göğsüme sokulup ayaklarını uzattı. Kolumu etrafına sarıp burnumu saçları arasına gömdüm. Hastanenin sinir bozucu konusu üzerine sinmişti ama ona ait olan yumuşak kokuyu alabiliyordum.

"Birlikte iyi olacağız. Bebeğim, benimle olduğun sürece iyi olacağız." Saçları arasına fısıldayıp onu kendime doğru bastırdım. Elleri kollarımı yakalamıştı. Parmakları sıkamayacak kadar güçsüz olduğundan gevşek şekilde tutunuyordu. Elini alıp göğsüme koydum. İzin ister gibi gözlerime baktıktan sonra parmaklarını hafif hafif gezdirmeye başladı.

Yolun yarısına bile gelmemişken gözleri kapandı ve dudakları uykulu haliyle aralandı.

"Hala konuşmuyor mu?" Talbot dikiz aynasından benimle göz göze geldi. Başımı olumsuz anlamda sallayıp dışarıyı izlemeye başladım. Mevsimin aksine havada güneş yoktu. Alacakaranlık vaki gibiydi.

Ruby konuşmadıkça bende konuşmak istemiyordum. Bir yandan onun yanında susmadan konuşmak için uğraşıyor, bunun onu pes ettirip en azından bana küfür etmesini sağlayacak kadar sinirlendireceğini umarken diğer yandan da onun gibi sessiz kalmak istiyordum. Kelimeler kendini tekrar ediyordu. Söylemek istediklerime yeterli değil gibiydiler.

Trouble (Crime-II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin