YER ALTI ŞEHRİ

1.4K 76 1
                                    

Gözlerimi lanet bir baş ağrısıyla açtım. Çevreme göz gezdirdim. Burası benim odam değildi. David'in ofisi de değildi. O zaman neredeydim ben? 

Yataktan doğruldum. Sırtımı duvara yaslayarak olanları hatırlamaya çalıştım.

Marcus'un kucağındaydım. Benjamin... Bana ve Mark'ların şirketine saldırmıştı. David'in benim hakkımda söyledikleri... Lanet olsun ben bir hiçtim! Neden bunu bu kadar kafaya taktığımı bilmiyorum.Sanırım incindim.

Huzursuzca yattığım yataktan kalktım. Kapıya doğru yürüyüp yavaşça kapıyı açtım. Saat kaçtı? Güneşi göremiyorum. Akşama kadar baygın mıydım?

Merdivenlerden inerken çevreme bakınıyordum. Gerçekten neredeyim ben?  Böyle pahalı bir evde olmamam gerekiyordu.

Nihayet merdivenleri inmeyi başarmışken karşıma birden Marcus çıkınca korkudan küçük bir çığlık attım.

Marcus bu hareketime gülerken ona sinirli bakışlarımı yolluyordum. Kollarımı göğsümün altında birleştirerek gülmesinin bitmesini beklemeye başladım ama o her bana baktığında gülmesi kahkahaya dönüşüyordu.

Sonunda gözlerimi devirerek " Gülmeyi kes! Ne ya? Öyle birden önüme çıkınca korktum. Her insan korkar. Tamam mı? Tabi sen bunu nereddn bileceksin ki. Ne de olsa insan değilsin. " dedim.

Marcus birden kahkahasını kesince acaba kalbini mi kırdım diye düşündüm.

Marcus alayla sırıtıp "Kurtarıcına böyle mi davranıyorsun Maria? Çok ayıp." dedi

Doğru! Marcus beni kurtarmıştı bir bakıma. Gözlerimi devirerek ''Neredeyiz biz şuan Marcus?'' diye sorup konuyu değiştirdim.

Marcus kolunu omzuma atarak beni evden çıkardı. Her yer karanlıktı. New York'un geceki haline benziyordu. O kadar yapay ışıklandırma vardı ki gözlerimi kıstım. Çevreme bakınırken evin beş on metre ilersindeki yoldan geçen arabaları izledim. Pek fazla araba yoktu aslında. O zaman burası New York değil. New York da fazlasıyla araba bulunur. Bu kadar az arabanın bulunduğu bir yer var mıdır ki?

Marcus'un omuzumdaki kolu belimi sararak dikkatimi ona vermemi çalıştı. Yüzünde bir gülümseme vardı. '''Yer Altı Şehri'ne hoş geldin insan Maria.''

Ne? Ne? Ne! Lanet olsun neredeyim ben? Yer Altı Şehri de neresi? Ne tür bir bataklığa düştüm ben?

Marcus'a anlamsız bakışlarımı yollarken ''Nasıl yani? Böyle bir ismi olan şehir duymadım Marcus. Dalga mı geçiyorsun benimle?'' diye sordum.

Marcus'un gülümsemesi büyürken omuz silkerek ''Hadi gel. Sana bu harika şehrimizi gezdireyim. O sırada anlatırım. Bir bakıma hem bilgi hem de eğlence...'' dedi.

Ben daha cevap vermeden beni kolumdan tutup arkasından çekiştirmeye başladı. Garaj olduğunu tahmin ettiğimin bir yere gelip kapıyı açmak için kolumu bırakıp kapının yanındaki şifre yerine şifreyi yazdı. Vay canına! Çok lüks. 

Kapı yavaşça açılırken gözlerim hayranlıkla büyüdü. Beş tane araba vardı burada. Markalarını bilmiyorum ama hepsinin pahalı olduğu belliydi. Arabaların sağ tarafında motorsikletler bulunuyordu ama motorsikletlerden üç tane bulunuyordu. 

Marcus kahkaha attığında gözlerimi ona çevirdim. ''Ağzını kapat Maria. Sinek kaçacak.''

Gözlerimi devirdim. Alay konusu olmuştum. Ne güzel (!) Ama bence bu tepkiyi vermem gayet normaldi. Benim evim kadardı garajları!

Marcus kırmızı olan arabaya -ki diğer arabaların renkleri siyah ya da griydi ve bu kırmızı araba onların arasında fazla dikkat çekiciydi- bindiğinde bende yavaş adımlarla arabaya yöneldim.

DİBE BATMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin