ESKİ EV

1.2K 73 8
                                    

Yattığım yataktan doğruldum. Sırtımı duvara yaslayarak derin bir nefes aldım.

O günün üstünden iki gün geçmişti. Marcus'un yanında söylediğim o itiraftan beri... 

O gün Marcus şok geçirmişti. Hiçbir şey söyleyemedi. Oysa ben dalga geçmesini beklemiştim. Ben de utançtan kıpkırmızıya dönmüştüm tabi ki. Marcus'un şoku atlatmasını beklemeden odama gitmiş ve kapımı kilitlemiştim. 

O günden beri odamdan sadece yemek için çıkıyordum. David'i toplam üç kere görmüştüm. Sanırım Benjamin'in kardeşini bulmaya çalışıyordu. Adı neydi? Jack? Her neyse.

Marcus'la ise adeta saklanbaç oynuyorduk. Ben ondan saklanıyorken o beni arıyordu ama şuan o konuyu konuşmak istemiyorum.

Mark'a gelecek olursak... Marcus ile neler yaşadığımı merak ettiğini biliyordum ama iyi ki bunu bana sormamıştı. Çünkü ondan da kaçmak zorunda kalacaktım.

Bunları düşünürken birden odamın kapısı açıldı. Kimin gelmiş olduğunu merak edip kapıya baktım. Rose.

Yaşlı vampir endişeyle gülümseyerek yanıma geldi '' Kaç gündür odandan çıkmıyorsun Maria? Bir şey mi oldu?''

Rose'un gözlerindeki endişeyi görünce zorla gülümsedim. Onu da kendi sıkıntılarımla üzmek istemiyordum. ''Yok bir şey Rose. Burada her saat karanlık ve ben bir insanım. Güneş'e ihtiyacım var. Güneş olmadan birkaç gün sonra kendimi yorgun ve hasta hissetmeye başladım.''

Aslında bu bir bakıma doğruydu. Birkaç gündür gerçekten de berbat hissediyordum. 

Rose'un gözlerindeki endişe birazda olsa kaybolmuştu. ''İstersen yukarıya çıkabilirsin. Tabi yanında David olmalı.''

Yukarıya demekle yeryüzünü kastetmişti. Bunu anlamştım ama David ile gidemezdim. Onun zaten işleri vardı. Birde benimle uğraşmasına gerek yoktu.

Başımı iki yana sallayıp nazik olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. ''Hiç gerek yok Rose. Biraz dinlensem geçer sanırım.''

Rose başını iki yana salladı. ''Peki kızım. Sen burada uyu. Uyandığında ben sana çok güzel yemekler hazırlayacağım. İyi gelir.''

Başımı tamam anlamında sallayınca Rose gülümsedi ve odadan çıktı. Ben de uyuşuça yatağıma tekrar yattım. Gözlerimi kapatıp uykumun gelmesini bekledim.

Gözlerimi ani bir gürültüyle açtım. Tanrım! Yine neler oluyor?

Yataktan doğrulduğum gibi bana sinsice sırıtan Marcus'u görmem bir oldu. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken sesli bir şekilde yutkundum. Nereye kaçıcaktım şimdi?

Marcus beni süzerken kızardığımı biliyordum. ''Ne işin var burada Marcus? Çık odamdan. ''

Marcus bana bakıp omuz silkti. ''Yukarıya çıkmak istemiyorsan söyleyebilirdin. ''

Ağızım açık bir şekilde Marcus'un kapıdan çıkışını izledim. Hızla yataktan kalkıp odadan çıktım. Marcus'un yavaşça merdivenlerden inerken görünce ''Dur! Tamam, geliyorum ama bekle. Giyinmem için zaman ver bana!''  diye bağırdım.

Marcus kıkırdadı. ''Beş dakikan var Maria. Ben meşgul bir adamım. Acele et.''

Hızla odama girip bordo bir şort ve siyah bir tişört çıkardım. Siyah iç çamaşır da aldıktan sonra hızla giyindim. Makyaj masasına oturdum. Saçlarıma bakınca yüzümü buruşturdum. Tanrım! Saçlarım çok kabarmıştı. 

Hemen banyoya gidip biraz ıslattıktan sonra lastik bir tokayla tepeden topladım. Tekrar odama geldiğimde yine makyaj masasının önüne oturdum. Gözümün üstüne siyah göz kalemimi sürdüm. Hafif kırmızı rujumu da sürüp odadan çıktım. 

DİBE BATMIŞWhere stories live. Discover now