GERÇEKLER

852 47 4
                                    

Dış kapının eşiğine yaslandım ve karnımı okşamaya başladım. Bir yandan da arabaya eşyalarımızı yükleyen David'i izliyordum.Yüzüm asıktı. Gitmek istemiyordum. Burayı çok seviyordum. 

Yanımdan ifadesizliğini koruyan David geçince derin bir nefes aldım. Marcus ile konuştukran bir saat sonra David eve gelmişti. Nereye gittiğini, ne yaptığını söylemeden eşyaları toplamaya başlamıştı. Ne olduğunu sorunca aldığım cevap sessizlik olmuştu. Açıkçası David'in bu acelesi ve sessizliği beni korkutuyor ve karnımın kasılmasını sağlıyordu. Kısaca kızımda bundan hiç hoşlanmamıştı.

Kapının eşiğinden destek alarak doğruldum ve arabaya doğru yöneldim. David'in aniden yanımdan geçmesiyle titredim. Geldiğinden beri beni görmezlikten geliyordu. Sanki ben burada hiç yoktum. Hayalet gibiydim. Bir ara gerçekten hayalet olduğuma inanıp sokakta çıplak gezmeyi düşündüm.

Kendi saçmalığma gülerken çoktan arabanın ön koltuğuna yayılmıştım. Sürücü kapısı açılıp David girdiğinde bana bakmadan arabayı çalıştırdı.

Sessizlikten nefret ediyordum. Sessiz olunca sanki üzerime karanlık çöküyor ve sıkıntımı arttırıyordu. Elim radyoya uzandı ve rastgele bir şarkı açtım.

Kovboy şarkısını duyunca yüzümü buruşturdum. Bu ne ya? Vahşi batıda mıyız biz? Hızla radyo kanalını değiştirip slow bir müzikte durdum. Zaten şuan duygusal bir moddaydım, bu şarkı buna uyuyordu. Ne de olsa hayallerimin şehrinden gidiyorduk ve daha nedenini bile bilmiyorum.

Araba durunca kapıyı açtım ve dışarıya yavaş hareketlerle çıktım. David'in hareketlerinden mi bilemem -ki bununda biraz etkisi var.- moralim çok bozuktu. Her an ağlayabilirdim. Hamilelikten dolayı da olabilirdi gerçi.

Tanıdık özel uçağı görünce başımı eğdim ve amip beyinli David'i beklemeden uçaktaki yerimi aldım. Koltuğa uzanıp ayaklarımı sephanın üzerine koydum. Şuan hiçte görgü kurallarına uyacak değilim. Yatağıma uzanıp Remember Me filmini izleyip saatlerce ağlayasım var. Zaten filmdeki Tyler'ın neden öldüğünü de anlamış değilim. Ofise meteor mu düştü, ne oldu? Birden her yer kül olmuştu. Filmin etkisindne bir hafta çıkamamıştım. Mutsuz sonlardan nefret ediyorum.

Düşüncelerimi uçağın kapısından giren David ile bir kenara attım ve doğruldum. Bacaklarımı da sephanın üzerinden indirdim.

David yine beni görmemiş gibi karşımdaki koltuğa oturdu ve ne zaman aldığını bilmediğim gazetesini okumaya başladı. Sikerim gazetesini! Hiçbir açıklama yapmadan beni oradan oraya sürükleyemez. İşte o kadar!

Hızla ona doğru eğildim ve gazetesini sıkıca çektim. O da sıkıca tutuyor olmalı ki gazete ortadan ikiye yırtıldı. Elimdeki gazete parçasına bakarken gözlerim kızgınlıkla bana bakan David'e kayınca anında kaşlarım çatıldı. Şuan onun kızmaya hakkı yoktu.

David sinirle elindeki gazete parçasını sephaya fırlattı. ''Ne sikim yapıyorsun?''

Bağırmasıyla gözlerim dolsa da hızla gözlerimi silip derin bir nefes aldım. İçimdeki öfke büyüyordu her saniye. ''Ne sikim mi yapıyorum? Asıl sen ne sikim yapıyorsun? Hiçbir açıklama yapmadan gidiyoruz. Nereye gittiğimizi bile bilmiyorum. Eve geldiğinden beri beni görmüyorsun. Nereye gittiğini de söylemiyorsun. Ben senin karınım lanet olası! Karnımdaki çocuğunun annesiyim. Bana açıklama yapman gerek!''

Bağrışım uçağı inletirken bunları tek nefesle söylediğim için kızarmış, nefessiz kalmıştım. Derin nefesler alırken ''Yer Altı Şehri'ne gidiyoruz.'' dedi sakin bir sesle.

Bu kadar mı? Bütün söylediklerimin cevabı bu kadar mı? Karnımdaki baskı bıçak gibi berilince acıyla inleyip gözlerimi yumdum. Kollarım karnımı sarmışlardı.

DİBE BATMIŞWhere stories live. Discover now