YAKINLAŞMA?

1.3K 75 8
                                    

Sıkıntıyla merdivenlerden iniyordum. Buraya geleli kaç gün ya da kaç hafta oluştu? Şuan gece miydi gündüz mü?

Bu sorular ne kadar saçma olursa olsun benim için önemliydi. Gerçekten düzenim alt üst olmuştu. Her zaman hava karanlık olduğu için gece mi gündüz mü olduğunu bilemiyordum. Hayliyle burada ne kadardır kaldığımı da bilmiyordum. Güneşi özlediğimi söylemeliyim.

Salona geldiğim de Mark'ı siyah tekli koltukta otururken gördüm. Elinde bir gazete vardı. Ah! Tanrım! Eski beyfendilere benziyordu tam anlamıyla. 

Yanındaki koltuğa oturup derin bir nefes aldığım sırada Mark elindeki gazeteyi yanındaki sephanın üzerine koydu. ''Nasılsın Maria?''

Mark'ın sorusuyla gözlerimi ona çevirip nazikçe gülümsedim. -en azından denedim- ''İyi gibi. Sen nasılsın Mark?''

Mark'ın yüzünde o beyfendi gülüşü oluştu. ''İyiyim Maria. Dün bizi gerçekten üzdün.''

Sıkıntıyla nefesimi verirken topladığım saçlarımla oynuyordum. '' Bunun için üzgünüm ama intihar ettiğim için değilim Mark. Beni hiçbiriniz anlamıyorsunuz.''

Mark'ın yüzündeki gülümseme kayboldu. İşte şimdi korkuyordum ondan. David gibi ciddiliğe bürünmüştü. David'de alışkındım bu surat ifadesine ama Mark... Onda çok korkunç duruyordu işte. ''David ile aranızda ne geçtiğini bilmiyorum Maria. Zaten bu beni ilgilendirmez ama ikiniz de inatçı çocuklar gibisiniz. Bu aranızdaki soğuk savaşı bitirin arttık.''

Sırtımı koltuğa dayayıp gözlerimi kapattığımda ''Peki nasıl olacakmış bu? Hem o biraz daha kibar olabilseydi aramızda hiçbir sorun olmazdı. Düşüncesiz piç herif.''

Gözlerimi açıp kaşlarımı çatarak Mark'a bakıyordum bunları söylerken. O da kaşlarını çatınca gözlerimi ondan kaçırdım. '' Öncelikle sana küfür hiç yakışmıyor Maria. Aranızdaki bu buzdan duvarı eritecek bir fikrim var.''

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken Mark'ı süzdüm. Ciddi miydi bu? ''Nasıl becereceksin bunu?''

Mark'ın yüzünde sinsi bir sırıtış oluşurken seski bir şekilde yutkundum. Lanet olsun Mark! Nasıl bir planın vardı senin? '' Hadi kalk gidiyoruz.''

Anlamsızca ona bakarken o çoktan kakmış kapıya yönelmişti bile. Nereye gidiyoruz? Hem bunun David ile aramdaki anlaşmazlıkla nasıl bir ilişki vardı.

Sıkıntıyla  nefesimi dışarıya verirken ben de ayağıya kalkmıştım. Evden çıktığımda Mark'ın gri bir arabada evin önünde durmuş beni beklediğini görünce gözlerimi devirdim.

Hızla arabanın ön koltuğuna yerleştiğimde Mark arabayı sürmeye başladı. Arabada otururken camdan dışarıyı izliyordum. New York çakması Yer Altı Şehri'nin içinde dolaşırken sıkıntıyla gözlerimi devirip Mark'a diktim. ''Nereye gidiyoruz Mark?''

Mark ise cevap bile vermemişti bana! Ne kadar kaba! Mark. Kaba. Lanet olsun bu iki kelime hiç birbirine uymuyor . Cidden korkmaya başlamıştım. Nereye götürüyordu bu beni?

Araba sonunda durduğunda etrafta sadece bir evin olduğunu gördüm. Yani daha doğrusu bir kulübe.  Kahverenginde tahtalardan yapılmış büyük sayılmayacak bir kulübeydi.

Korkuyla Mark'a bakarken ''Kulübeye gir Maria. Korkma. Kötü bir şey olmayacak.'' dedi sakin bir tonla.

Arabadan çıktım. Çünkü çıkmazsam o beni çıkarıcağı belliydi. Ben arabanın önünde dururken Mark'ın beni izlediğini biliyordum. Benim gitmemi bekliyordu. Kahretsin! Nasıl kokmazdım? Issız bir yerdeydik. Çıt çıkmıyordu. Kalbim aslan görmüş ceylanın kalbi gibi atıyordu. 

DİBE BATMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin