KALP ACISI

1.2K 72 9
                                    

Nerissa beni görünce ilk baş şaşırsa da hemen kendine gelmişti. Yüzünde kendini beğenmiş bir sırıtma oluşurken onu öfkeyle izliyordum. ''Selam küçük sürtük. David burada mı?''

Bana sürtük demesine mi şaşırsaydım yoksa burada olduğuna mı? Karar vermeye çalışırken bundan vazgeçip çatık olan kaşlarımı daha çok çatmaya çalışıyordum. '' Sürtük mü? Önümde ayna mı var acaba? Kendini nerede görüyorsun da sürtük diyorsun merak ettim doğrusu. Bu arada David burada yok. Bana yiyecek bir şeyler almaya gitti. Bilirsin o işten sonra insanlar çok acıkıyor.''

Yüzümdeki sinsi sırıtmayla Nerissa'nın moraran suratı büyük bir zevkle izledim. Toparlanmaya çalışsa da pek becerdiği söylenemezdi. ''Her neyse!'' Aklına gelen ani bir düşünceyle sırıttı. ''Demek o yüzden birkaç saat önce benim kanımı içerken o kadar çok inliyordu. Senden tatmin olamamış ki bana gelmişti. He! Acemisin sonuçta tatlım.''

Suratım kızgınlıkla düşerken ne dediğini idrak etmekle meşguldüm. Lanet olsun! David, Nerissa'dan mı beslenmişti?

Nerissa'nın yüzümdeki ifadeden memnun olmuşcasına sırıtmasını görünce yüzüne yumruğumu geçirdim. Buna hazırlıksız olduğu için yere düşmüştü. Ben de bundan yararlanarak üstüne oturdum. Yumruklarımı suratına geçirirken çığlıkları bana haz veriyordu. İçimde satanist mi vardı benim? Her neyse.

Sinirimi atamamışken biri beni Nerissa'nın üzerinden çekti. David? Ah! Yanılıyorsunuz. Bu kişi Mark'tı.

Mark şaşkınlıkla bana bakıyordu. Onun bakışlarını umursamayarak ellerinden kurtulmaya çalışıyordum. O kadar sıkı tutmuştu ki her debelendiğim de canım yanıyordu. 

Bu arada Nerissa'yı David kaldırıyordu. David mi? Şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla kıpırdanmayı kesip ona bakmaya başladım. Bana değil de ona dokunuyordu. Ona! Nerissa'ya! Tanrım!

David'in öfkeli bakışları beni bulunca ''Ne yaptığını sanıyorsun sen?'' diye bağırdı.

Bağırmasıyla kalbimde çıtırdılar duydum. Hayır! Bana bağırmasına kırılmamıştım. Bana hep bağırıyordu zaten. Benim yerime Nerissa'nın yanında olduğu için ve onun yüzünden bana bağırdığı için, en önemlisi de o sürtüğün yanında beni aşaladığı için kırılmıştım.

Sessizce Mark'a bakmadan ''Bırakır mısın beni lütfen?'' diye fısıldadım. Sesim ilk defa bu kadar aciz çıkmıştı. Gözlerim dolmaya başlarken Mark'ın elleri kollarımdan çekildi.

Son kez Nerissa'ya bakınca kaşının kanadığını, dudağının patladığını ve burnundan kanlar aktığını görünce arızca gülümsedim. 

Daha sonra bakışlarım David'i bulmuştu. Gözlerinde gördüğüm öfke miydi, hayal kırıklığı mı? 

Bunu düşünmeyi kesip oradan ayrıldım. Arkamdan Mark'ın seslendiğini duyunca bakmadan yürümeye devam ettim. Kalbim acıyordu. Tek umursadığım buydu. 

Mark'ın sesini daha gür bir ses bastırınca tuttuğum göz yaşlarını serbest bıraktım. ''Yeter Mark! Ne yaparsa yapsın. Er ya da geç dönecek. Burada tek başına yapamaz.''

David'in sesini duyunca yutkundum. Dönecek miydim? Asla... Ne olursa olsun asla dönmeyecektim. 

Hızla karanlıkta yol alırken üşüdüğümü hissettim. Lanet olsun ne zamandır yürüyordum bilmiyorum. Gözlerim acıyordu. Uykum gelmişti. Yorulmuştum ve hala ıssız ve karanlık bir yerdeydim.

Yavaşça yürürken ayaklarımın ağırması umrumda değildi. David bunu nasıl yapardı? Nasıl bu kadar piç biri olabilirdi ki? Nasıl acımasız olabilirdi? Şu lanet bağ yüzünden kırıldığımı anlamamış mıyıdı? Anladıysa neden tepki vermemişti?

DİBE BATMIŞWhere stories live. Discover now