AJAN?

1.2K 69 5
                                    

Gözlerim sinirden kısılmış tehtitkar bir şekilde Nerissa'ya bakıyorudum. O ise bakışlarıma inat sırıtmaya devam ediyordu.

Aramızdaki sessizlik sürerken Mark'ın yanımdan geçip Nerissa'nın uzandığı ikili kortuğun karşısındaki üçlü koltuğa oturmasıyla gözlerimi ona çevirdim.

Mark bacak bacak üstüne atmış ve Nerissa'yı süzüyordu. ''Sırıttığına göre iyileşmiş gibisin Nerissa.''

Yüzümde gülümseme oluştu. Nerissa ise yapmacık bir üzüntü ile '' Hayır Mark. Her yerim ağrıyor. Birileri yüzünden.'' diyerek gözleri birkaç saniye benim üzerimde oyalandı. Sonra tekrar Mark'a döndüm.

Ben ise hala ayakta olduğumu fark ettim. Nerissa'nın yapmacık üzüntüsünü izleyemeyeceğimi anlayıp mutfağa doğru yöneldim.

Rose ocağın önünde bir şeyler yapıyordu. Kokuyu alınca gülümsedim. Hızla Rose'un yanına gittim. Tencereye biraz daha yaklaşıp çorbanın kokusunu içime çektim. Geri çekilirken Rose elinde kepçeyle bana sırıtıyordu.

Ben de sırıtarak ''Bu güzel çorba kime Rose?'' diye sordum. 

Rose çorbayı karıştırmayı sürdürürken ''Nerissa'ya.'' diye kısa cevap verdi.

Kaşlarım sinir ve kıskançlıkla çatıldı. Bu güzelim çorbayı o şeytana içitmem!

Rose çorbayı tepsinin üzerindeki tabağa koyarken ben de elime ne geçerse mutfaktan alıyordum. Bal, kimyon, karabiber, şeker; tuz, kekik... 

Bunları tabağın içindeki çorbaya dökerken Rose şaşkınlık nidaları çıkarıyordu. ''Ah! Maria ne yapıyorsun? Gitti güzelim çorba.''

Benim ise yüzümde sinsi bir sırıtma oluşmuştu. ''Sakin ol Rose. Bunu sadece Nerissa içecek.''

Rose'un kaşları çatıldı. ''Bu yaptığının çok yanlış olduğunu biliyorsun değil mi?''

Kendimden emin ve rahat bir şekilde sırıtmamı kesmeden ''Biliyorum Rose.'' dedim.

Son olarak kekiği dökerken ''Peki bunu öğrendimi David'in kızacağını da biliyorsundur?'' dedi Rose. Daha çok soru cümlesiydi.

Omuz silkerek ''Umrumda deği ve sen de bu konu hakkında sessiz kalacaksın Roselie.'' dedim ona bakarak. İlk defa ona tam adıyla hitap ediyordum ve ne kadar kararlı olduğumu anlamış olacak ki hiçbir şey söylemeden mutfaktan çıktı.

Çorbayı kaşıkla karıştırdıktan sonra tepsiyle birlikte ben de mutfaktan çıktım. Suratımı düşürdüm. Eğer ben o sürtüğe yemek götürüyorsam üzgün olmalıydım. Aksi taktirde anlarlardı.

Salona girdiğim de televizyonun karşısındaki üçlü koltuğa David'in oturduğunu gördüm. Ah! Daha iyi rol yapmalıyım şimdi. Çünkü David'in anlamasını istemiyorum.

Zaten doğrullmuş olan Nerissa'nın önüne atarmışcasına tepsiyi koydum. O ise küçük bir çığlık atıp ''Dikkat etsene.'' diye bağırdı.

Gözlerimi kısıp ''İstersen kapa çeneni de gözünde bir morluk bırakmayayım.'' dedim.

Bunu deyince koltuğa sinen Nerissa'yı zevkle izleyip David'in yanına oturdum. David ise pür dikkat beni izliyordu. Bunu fark ettiğimde ona dönüp en masum gülümsememden yolladım.

Mark'ın oturduğu koltuğun yanındaki tekli koltukta oturan -ne zaman oturduğunu bilmiyorum. Belki de oradaydı da ben fark etmedim.- Marcus oturuyordu. Yüzünde benim ne yaptığımı bildiğini gösteren bir sırıtma vardı.

Nerissa'nın öğürmesiyle tüm dikkatler ona toplandı. Yüzünü buruşturmuş çorbanın bulunduğu kasesi kendinen uzaklaştırmaya çalışıyordu. ''Ne koydunuz bunun içine? İğrenç bu! Kim yaptı bu çorbayı? Beni zehirlemeye mi çalışıyorsunuz?''

DİBE BATMIŞWhere stories live. Discover now