BİTSİN

725 40 8
                                    

''Nasıl yani?'' Mark'ın şaşkınlığı sesine yansımıştı. Onun kadar ben de şaşkındım. O benim kardeşimdi. Böyle bir şey yapacağını düşünmezdim.

Başımı eğdim. Sanki ben suçluydum. Öyle olmadığını bilsem bile suçlu hissediyordum. O benim kardeşimdi. Onun hatası benim hatamdı.

Yanımda bir hareketlilik hissedince hafifçe başımı kaldırdım. David bana bakıyordu. Her zamanki gibi ifadesizlik maskesini takmıştı yüzüne. ''Bayılınca ne gördün Maria?''

Derin bir nefes aldım ve beni dikkatle dinleyen üç kardeşe sırasıyla baktım. Mark şoka girmiş gibiydi. Onu ilk defa böyle görüyordum. Marcus ise daha çok endişeliydi. David ise... David'di işte. Her zamanki gibi soğukkanlılığını koruyordu.

''Bebek sesi vardı. Ağlıyordu. İlk başlarda hiçbir şeyi hatırlamadım. Kim olduğumu, neden orada olduğumu... Hiçbir şey. Sadece iç güdülerimi dinledim. Beni bebeğin yanına doğru çeken bir şey vardı. Oraya gittim ve... Ve onu gördüm David. O... O kadar güzel bir bebek ki... Mavi, yeşil iki rengin birleşimi gözleri. Senin ve benim. Hiç kimse beni göremiyordu. Hayalet gibiydim ama o... Ama o sanki beni görüyordu. Gözleri benim üzerimdeydi. 

Sonra Dominic'in odasına götürdüler bebeğimizi. Birkaç dakika sonra o odaya Amanda girdi. Bebeğe bakmak istedi ve babasıyla gayet samimiydi. Sonradan onların kim olduklarını hatırladım. David... Ben artık yoruldum. Lütfen sadece bebeğimi ve seni istiyorum.''

Mark konuşmam bittiği gibi odadan çıktı. Marcus da onu takip edince odada sadece ben ve David kaldık. 

David bana yaklaştı. Parmaklarını yanaklarımda gezdirmeye başladığında ağladığımı fark ettim. Artık dayanamıyordum. Bütün bunların bitmesini istiyordum. Normal bir hayat istiyordum. Kocam ve bebeğimle birlikte. Çok mu fazla bir şeydi?

David'in soğuk dudakları alnımla buluşunca gözlerimi kapattım ve iç çektim. Huzur buydu işte. 

David geri çekilip kulağıma doğru eğildi. ''Sen uyu bebeğim. Uyanınca kızımızı yanına bulacaksın. Sana söz veriyorum.''

Gözlerim umutla açıldı. ''Onu bana getireceksin değil mi David? Artık bunların hepsi bitecek, değil mi?''

David'in yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. ''Sana bütün kalbimle söz veriyorum. Bunların hepsi bitecek. Miami'deki evimize döneceğiz ve huzurlu bir hayar süreceğiz. Belki ikinci bir çocuk daha yaparız. Kızımıza göz kulak olacak bir oğlumuz olması gerekiyor bence.''

Cümlesi bittiğinde kendimi gülümserken buldum. Ben başımı sallarken o ayağa kalkmış ve kapının önüne gelmişti. ''Uyu Maria.''

Fısıldaması tüylerimi diken diken edip içimde bir şeylerin kıpırdamasına sebep olmuştu. Üzerime örtümü çekip gözlerimi kapadım. Geri açtığımda yanımda kızımın olmasını diledim.

Koşuyordum... Sadece koşuyordum. Birisinden, bir şeyden kaçıyordum ama neyden ya da kimden olduğunu ben de bilmiyordum. Sadece içimde yankılanan 'kaç' kelimesine uyuyordum. Kalbim deli gibi atarken derin nefesler alıyordum. 

Karanlık ormanda yönümü bulmaya çalışırken sis dumanından hiçbir şey göremiyordum. Ağaçlar gökyüzünü kapamıştı. Ay'ı zar zor seçebiliyordu. Kırmızılığı geceyi aydınlatıyordu. Kırmızı Ay... 

Koşmaya devam ederken bir dala takılıp yere düştüm. Kolumdaki sızıyla inledim. Soğuk ve ıslak yapraklara tutunarak kalkmaya çalıştım. Kolumun sızı artarken hata yapıp koluma baktım. Boydan boya kanlıydı. 

Arkamdan bir çıtırtı sesiyle yutkundum. Kolumu tutup koşmaya devam ettim ama bu sefer o kadarda hızlı değildim. Ayağımı burkmuştum ve sendeliyordum. 

DİBE BATMIŞNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ