BULUŞMA!

1K 59 4
                                    

David'in çatılmış kaşları ile gerçektende korkutucu görünüyordu ama uykumu açamadığım için mi bilemiyorum ki ondan şuan hiç korkmuyorum. Ah! Uyku sersemiyim.

Uykulu bir şekilde esnedim. Cidden şuan David'in yersiz kıskançlıklarını çekemiyeceğim.

Gözlerimi ovalayıp esnememi bastırmaya çalıştım. "Önemsiz bir şey David. Hem o senin kardeşin. Bu kıskançlığın çok saçma. Gel hadi. Uyuyalım."

David'in tepkisini beklemeden başımı tekrar yastağa gömdüm. Bir süre sonra yatakta bir hareketlenme hissedince onun da yattığını huzurla gülümsedim.

Belimde bir hissetmemle geriye doğru çekilmem bir oldu. "Bu konuyu unuttuğumu sanma. Çok yorgunum. Yarın konuşacağız."

Ha? Her neyse... Şuan bunu düşünemem. Gözlerimi kapatıp yorgunluğumu atmak adına uykuya daldım.

Gözlerimi bel boşluğumdaki ağrıyla açtım. Yüzümü buruşturdum ve bu acının sebebine baktım. Ayak mı? Gözlerim ayağın sahibine kayarken David'in uyuyor olduğunu gördüm.

Sanki hiçbir yere kaçmam için beni bedeniyle sarmıştı. Kıpırdayamıyordum bile!

Zorlukla arkamı dönerek David ile burun buruna geldim. Tanrım! Onu ilk defa uyuyor görüyorum. Ne kadar masum duruyor ve nasıl başardığını bilmiyorum ama hala çok yakışıklı. Benim aksime. Ben sabahları zombiye benzeyen insanlardanım.

Esnememe mani olamayarak birkaç saniye gözlerimi kapadım. Açtığımda David'in yeşil gözleri ile karşılaşına ürktüm. ''David! Ne zaman uyandın sen? Korkuttun beni. Ne var? Neden dik dik bakıyorsun?''

David'in bakışları önce yüzümün her satırını dolaştı. Gözlerimden başladı sonra kaşlarım, yanaklarım, saçlarım, en son dudaklarımda durduğunda orada biraz fazla oyalandı.

Bundan rahatsız olup utandığımdan kıpırdandım. ''David...''

Sesimin mızmız küçük çocuklar gibi çıkmasına şaşırsam da birşey yapamadım. Ne yapabilirdim ki? Zamanı geriye saramazdım herhalde.

David ise sesime aldırmamıştı. Doğrulmak yerine hala aynı duruyordu. Kaşlarımı çattarak dudaklarıma bakan David'in gözlerine odaklandım. ''Şu bacağını üzerimden çeker misin? Çok ağırsın! Ölüceğim şimdi nefessizlikten.''

David'in gözleri benimkileri bulurken yüzü hala ifadesizdi ve bu beni açıkçası korkutmaya başlıyordu.

Boşluğumdaki hafiflikten anladığım kadarıyla ayağını çekmişti ama hala kolları belimdeydi.

Beni izlemesine birkaç dakika müsade edip ben de onu izlemeye başladım. Yüzünün neden ifadesiz olduğunu merak etmiyor değildim.

Yutkunarak aramızdaki mesafeye baktım. Tanrım! Gerçekten şuan bu kadar yakın olduğumuzu bilmiyordum.

Boğazımı sesli bir şekilde temizleyerek David'in dalmış olduğu hayal dünyasından çekip aldım. ''Artık kalksak mı?''

David'in kaşları çatılırken sorduğum soruyu kafamda tartıyordum. Hayır, yanlış bir şey söylememiştim.

Belimdeki kolları yardımıyla beni kendine yapıştırdı. Ciddiyim, şuan vucüdu vucüduma yapışık!

Kaşlarım çatıldı. ''Ne yapıyorsun David? Bırak beni!'' 

''Bağırmayı kes! Güzel sabahımın içine etmeden şurada birkaç dakika sessiz dur ki karşımdaki kadınımı izleyebileyim.'' dedi David dişleri arasından.

Böyle bir cevap beklemediğimden ağzımdan bir  ''Ha?'' çıktı.

David'in gözlerini devirip sessiz kalmayı seçtiğini anlayınca bıkkınlıkla derin bir nefes aldım. ''Sevgili erkeğim, ben sabahları Fiona'nın akşamki dönüştüğü deve benzi...''

DİBE BATMIŞWhere stories live. Discover now