NOEL

1.1K 58 4
                                    

Eve adımımı attığım gibi üzerime çöken huzuru çok net hissettim. Tanrım! Burayı özlemişim. Eski evimi göz gezdirirken hiçbir şeyin değişmediğini anladığım gibi kendimi salona attım.

Arkamdan ayak seslerini duyuyordum ama önemsemedim. Kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Koltuklardan birine oturup sırtımı koltuğa dayadım. Gözlerimi kapayıp birkaç dakika sessizliği dinledim. Evet, huzuru özlediğim kesindi.

Ben huzurun tadını çıkarırken burnuma dolan tanıdık kokuyu alınca gülümsedim. Şuan içimde tarif edemeyeceğim kadar bir mutluluk hakimdi. Tanrım, bu kadar mutlu olmam doğru mu? Son aylarda bunundan şüpheliyim.

Birden kendimi onun göğsüne yaslı bir şekilde bulunca ona daha çok sokuldum. Bu kokuyu duymak için her şeyimi verirdim. Öyle huzur verici ve etkileyiciydi ki...

Eli saçlarımdan başlayıp belime kadar aşağı indi. Orada kendince küçük bir oyun oynarken gözlerimi açmıştım. Yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum. 

Eli durunca ''Hadi artık gidelim.'' diye mırıldandı. Hiç gitmek istemesem de buna mecburdum. Yavaşça göğsünden ayrılıp gözlerimi yeşil gözlerine diktim. ''Yer Altı Şehri'ne gitmek istemiyorum David. Orayı sevmiyorum. Orası... Çok karanlık.''

David'in gözlerindeki ışıltıyı izlerken bu anın hiç bitmemesini diledim Tanrı'dan. Ufak bir dilekti. Yüzündeki bilmiş sırıtmayı görünce kaşlarımı kaldırdım. ''Oraya gideceğimizi kim söyledi?''

Yüzümün tuhaf bir hal aldığını biliyordum. ''Nereye gideceğiz peki?''

David nazikçe beni ittirip ayağa kalktı. Elini tutmam için bana uzatırken kaşlarım havaya kalktı. Gözlerim onunla eli arasında mekik okurken omuz silkip elini tuttum. 

Son kez evime bakıp oradan ayrıldık. Arabanın ön koltuğuna yerleşince o da hemen yanıma oturdu. Arabayı çalıştırıp yol alınca hala sessizdik. 

Uzaklaşan eski evime baktım. Önüme döndüğümde havaalanına doğru gittiğimizi anladım. Artık David ile kalacağımdan zaten uğramadığım evimden iyice ayrıldım. Şimdi o çok bilmiş yaşlı bunak kazıklayacak başka kiracı bulsun.

Hastaneden üç gün önce çıkmıştım ve o günden beri her yere David ile gidiyorum. Lavoboya bile benimle gelmek için ısrar etti. Bu kadar korumacı olması hoşuma gitsede bazen beni çok sıkıyordu.

O baba olacağı için her ne kadar mutlu olsa da gergin olduğunu hissediyordum. Onu bu konuda suçlayamazdım. Ben de fazlasıyla gergindim. Karnımda her geçen gün büyüyen bir canlı vardı ve ben annelik konusunda hiçbir şey bilmiyordum!

İçime dolan sıkıntıyı atmak adına derin bir nefes alıp verdim. Sessizlikten sıkıldığım için sola dönüp dikkatle arabayı süren David'i izledim. ''Nereye gidiyoruz?''

David yan gözle bana baksa da araba sürmesine devam etti. Yüzündeki gülümsemede sinsilik akıyordu. ''Söylemeyeceğim. Boşuna o güzel çeneni yorma bebeğim.''

Gözlerimi devirip sırtımı koltuğa yasladım. Kollarımı göğsümde birleştirip dudağımı sarkıttım. David bu halime kahkaha atarken somurtmam yüzümden silinerek gülümsemeye dönüştü.

Araba durunca çevreme bakındım. Havaalanına gelmiştim ama niye? Arabadan indiğim gibi belimdeki bir çift elle sürüklenmeye başladım. David'e baktığımda belimdeki elini daha çok sıkarak beni kendine çekti. 

Önüme dönüp yürürken bana doğru eğildiğini hissettim. ''Sana o şortu giyme demiştim. Herkes sana bakıyor. Beni katil etmek için sınırları zorluyorsun. Şuan buradaki her bir erkeğin bana ait olan bacaklarına bakan gözlerini işkence çektirip yerinden sökebilirim.''

DİBE BATMIŞDove le storie prendono vita. Scoprilo ora