CİNSİYET?

826 48 24
                                    

Gözlerimi yumup uykumu açmaya çalışırken esnedim. Gözlerimi zorlukla açıp çevreme bakındım. Miami'deki evimizde olduğumuzu anlayınca gülümsedim. Burayı gerçekten çok seviyordum.

Yataktan kalkerken derin bir nefes aldım ve şişmiş karnıma baktım. Sağ elimle karnımı okşarken aynanın karşısına geçtim. Boy aynasında kendimi süzerken yüzüm düştü. Ne çok kilo almıştım böyle.

Kaşlarım çatılırken sağ elimle okşadığım karnıma eğdim başımı. ''Şimdiden sinirlendiriyorsun beni. Baksana şu halime. Ne kadar çok kilo almışım. Senin yüzünden baban beni beğenmeyecek.''

Somurturken birkaç dakika daha kendimi izleyip derin bir iç çektim. Hamileliğimin dördüncü ayındaydım ve düğünden sonra David ile Miami de yaşamaya karar verdik. Tamam, bu benim için hem iyi hem de kötüydü. İyi yönü burasını gerçekten çok seviyordum. Kötü tarafı ise Marcus, Mark, Alex, Amanda... Hepsinden ayrıydım. 

Burayı taşınalı bir ay kadar olmuştu ve ben hiç arkadaş edinememiştim. Bu çok sinir bozucu.

Üzerimi değiştirip odadan çıkıp aşağıya inmeye başladım. Merdivenlerden inmiştim ki kapı açıldı ve içeriye elindeki ekmek poşeti ile David girdi. İşlerini kardeşlerine bırakmış ve tamamen kendini bana ve çocuğumuza adamıştı.

Ona gülümserken beni gördü ve hızla bana yaklaşıp dudaklarını benimkilere bastırdı. Tanrım! Bunu her yapışında nefes alışlarım değişiyor ve kalbim deli gibi hızlanıyordu. Onu gerçekten çok seviyorum.

Yavaşça ondan ayrılınca kaşlarını çattı. ''David, daha ilerisinin olmayacağını biliyorsun. Bak, hamileyim.''

Gözlerini devirirken elindeki poşeti alıp mutfağa girdim. Ekmekleri poşetten çıkarırken onun da içeriye girdiğini görüp yaptığım işe devam ettim. 

Ekmeği kesip tost makinesine koyup bastırdım. Ekmekler kızarırken tavayı çıkardım ve yağı döktüm. Yumurtayı kırarken David'in beni izlediğini hissettim. Bunu her sabah yapıyordu ve bu benim utanmamı sağlıyordu. Bunu biliyordu ve ona ayrı bir zevk veriyordu bu.

Domatesleri doğrayıp üzerine zeytin yağı döktüm. Sağımdaki çekmeceği açıp kekiği çıkardım. Domateslerin üzerine serptim.

Yumartaların olduğunu belli eden kokusunu içime çektim ve oraya doğru ilerledim.  Yumurtaları tabağa koydum. Ekmekleri de çıkarıp masaya yerleştirirken  David'in yumurtasına gömüldüğünü fark edince gülümsedim.

Kahvaltımız bitince salona geçtim. Kendimi koltuğa attım göbeğimi ovuşturdum. David elinde erik dolu kaseyle yanıma oturunca gülümsedim. Eriklerden birini ağzıma atınca beni nasıl bu kadar iyi tanıyabilir ki?

David'e yan gözle bakınca gözlerinin rengi dikkatimi çekti. Sahi ne kadar zamandır kan içmiyordu bu adam?

O an düşünmemek için uğraştığım düşünceler kafamın içine doldurdu. O hep bu halde kalacaktı ama ben yaşlanacaktım. Ölecektim. Bebeğim de ölümsüz olacaktı. 

Sıkıntıyla nefesimi dışarıya verirken sarı gözlere döndüm ama orada yoktular. Büyük ihtimalle paket kanlardan içmeye gitmişti. Her hafta hastaneden paket kan alıyordu ama bunu sevmediğini biliyordum. 

Ayağa kalkıp salondan çıkacekken David'i gördüm. Elindeki kanı içip bana doğru gelirken yüzümü buruşturdum ve geriye doğru bir adım attım. ''Benden uzak dur David. Kan midemi bulandırıyor.''

David poşeti ağzından çekip kaşlarını çattı. ''Karnındaki bebek yarı vampir ama senin kandan miden bulanıyor. Bu tuhaf.''

Omuz silkmekle yanıt verdiğimizde canım sıkılmıştı. Yanımdan geçmekte olan David'in kolundan tutup karşıma çektim. Şaşkınlıkla bana bakarken benim gözlerim poşetteki kana takılmıştı. Mide bulantım gün yüzüne çıkarken yutkundum.

DİBE BATMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin