BEBEK!

910 46 4
                                    

Eve kadar tek kelime bile etmemiştim. Mark da hiçbir şey sormamıştı. Anlaşılan Mary olanları anlatmamıştı.

Eve hızla adımı atıp salona girdim. Boş olduğunu anlayınca o hızla oradan çıktım. Neredeydi bu Tanrı'nın cezası? Neler olduğunu acilen öğrenmem gerekiyordu.

Merdivenlerden çıkarken arkamdan ayak sesleri duysam da önemsemeden derin bir nefes aldım. ''David! Siktir, hangi cehennemdeysen çık ortaya.''

Merdivenleri çıkmayı bitirmişken odaların bulunduğu gri koridorda hızla ilerliyordum. Evde koca bir sessizlik vardı. Onun burada olmadığını biliyordum. Hissediyordum ama ona ihtiyacım vardı. Şuan kafamda birçok soru dönüyordu ve cevaplarını bir tek ondan alabilirdim.

Uzun koridorda saf saf dolaşırken delirmiş gibiydim. Kalbim boğazımda atıyordu. Nefes nefese kalmıştım ve karnımda tuhaf bir şekilde baskı oluşmuştu.

Birisi beni kolumdan sıkıca tuttu ve döndürmesiyle bir şeye çarptım. Ardından da bana sıkıca sarılan kollar... ''Şuan burada değil Maria. Sakinleş lütfen. Bebeğini düşün. Haber verdim, birazdan burada olur.''

Mark'ın fısıldayan ve düzgün aksanı ile içimde bir huzur hissettim. Bana her zaman olmayan abim gibi davranmıştı. Bir abi gibi huzur veriyordu bana.

Kollarım beynimden önce ona sarılırken bundan şikayetçi değildim. Bir süre öyle kaldık. Sessizliği bozan sadece benim derin nefes alışlarımdı. 

Birden gürültüyle kapı açılma sesi duyunca sıçradım ve Mark'tan hızla ayrıldım. Sanki suç işlemişim gibi kalbim hızlı atmaya başladı. 

Merdivenleri çıkan adım seslerini duyduğum gibi kalbimin ritmini değiştiren sesi duymam bir oldu. ''Maria!''

Sesi endişeli ve korku dolu çıkınca gözlerim doldu. Kalbimde baskı hissederken unuttuğum karnımdaki baskı şiddetli bir şekilde geri döndü.

Hızlı adımlarla merdivenlere doğru yürüdüm. David'i son basamağın orada görünce göz yaşlarımı tutamadım ve boynuna doladım kollarımı. Hıçkırarak ağlamaya başlayınca saçımda ellerini gezdirdi. Kulağımda fısıltısını duyunca ürperdim. ''Tamam, Maria. Buradayım. Ne oldu, anlatmak ister misin?''

Burnumu çekerek yavaşça başımı salladım. Birden ayaklarımı yerde hissetmeyince David'in beni kucağına aldığını fark ettim. İçimde o zaman sadece huzur vardı. Kalbimin atış hızı onun yanındayken deliriyor, hızlanıyordu.

Gözlerimi kapattım ve o odalardan birine girerken başımı boynun girintisine gömdüm. Kokusunu içime çekerken titrememle o da titredi. Tanrım! Onu neden bu kadar çok seviyorum ki? Bu hem lanet hem de bir ödül gibi.

Sırtım yumuşak bir zeminle buluşunca beni yatağa yatırdığını anladım. Kollarımı boynundan ayırmayarak onu da yatağa, yanıma çektim.  

Yanıma uzanınca başımı nazikçe göğsüne bastırdı. Aynı naziklikte saçlarımı okşarken uykum gelmeye başlamıştı. ''Hatırlıyor musun?''

Başımı aşağı yukarıya salladım. Nasıl hafızam gitmiş ve birden bire gelmişti? David beni neyden vazgeçirecekti? Hepsini sormam lazımdı ama ağzımı açacak gücü kendimde bulamıyordum. O kadar çok yorulmuştum ki... Sadece bu şekilde uyumak istiyordum. Sonusuza kadar...

Gölzeirmi istemeyerek açtığımda esnedim. Tanrım! Uyuyakalmıştım.  Bundan şikayetçi de değildim. Gözlerimi tekrar yumup o huzurlu uykuya tekrar dalmak istedim ama bir şey eksikti. En önemli parça. David?

Gözlerim anında açılırken uykum bir anda dağıldı. Yataktandoğruldum ve üstüme örtülen battaniyeyi kendime çektim. Tanrım! Çok soğuk.

DİBE BATMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin