KAFA KARIŞIKLIĞI

1.3K 70 6
                                    

Uyandığımda bir müddet tavanı izledim. Neler olduğunu düşünüyordum. David çok... Hmm... Kibardı? Tanrım! David'e hiç yakışmıyordu ama sevmiştim bu halini.

Gülümseyerek yanıma baktığımda boş olduğunu görünce suratım düştü. Neredeydi bu?

Hızla yataktan kalkıp dün yere attığım kıyafetlerimi giydim. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde merak ve korku sarmıştı tüm bedenimi.

''David?'' diye seslendim boş salonda. Cevap ise koca bir sessizlikti. Kaşlarımı çattım ve hızla salondan çıkıp boş olan evde David'i arıyordum. Sonuç? Koca bir hiç!

Piç herif neredeydi? Ne bekliyordum ki? Sabah beni öperek uyandırmasını mı? Ah! Tam bir ahmağım!

Evden çıkınca karanlıkta durdum öylesine. Nereye gidecektim ben? Çevrede ışık falan da yoktu. Burnumun ucunu bile göremiyordum.

Bir iki adım atmıştım ama duyduğum sesle yerimde dona kaldım. ''Nereye gidiyorsun?''

David? Arkamı dödüm ama hiçbir şey göremedim. Zaten nasıl görebilirdim ki? Her yer karanlık!

''David?'' diye sordum karanlığın içinde. Sağımda birisinin varlığını hissedince istemsice geriye bir adım attım.

''Evet,benim.'' diye yanıtladı sorumu.

Sağıma döndüğüm de gözlerim karanlığa az da olsa alışmıştı. Onun parlayan kırmızı gözlerini fark ettiğim de geriledim. Korkuyla ona bakıyordum.

David açtığım arayı tek bir adımla kapatınca yutkundum. ''Beden neden kaçıyorsun Maria?''

Sesli bir şekilde yutkundum. ''Göz... Yani... Senin... Gözlerin...'' 

Lanet olsun onu ilk defa böyle görüyordum. Tamam bana kızıyordu ama gözlerinin kırmızı oluşu... Tanrım! Korkudan altıma yapacağım!

David kaşlarını çattı. Daha sonra da eve doğru yürümek için arkasına döndü. ''Gel!''

Kükremesiyle yerimden sıçradım. İşte! Tanıdığım David bu. Odun!

Sessizce arkasından eve girdim. Salona doğru ilerlerken beni kolumdan tutup kendisine doğru çevirdi. ''Korkma.''

Neler oluyordu? Bu David kaç kişilikliydi böyle? Bir dediği bir dediğini tutmuyordu. Kafam karışmıştı.

Kaşlarımın çatıldığını hissedip geriye doğru bir adım attım. ''Sen nasıl bir insansın David? Bir öyle diyorsun bir böyle. Hem bağrıyorsun hem de korkma diyorsun! Ne yapmamı istiyorsun? Kuklan olamam David. Ben bir insanım tamam mı? Benim de duygularım var. Ah! Ben de sanmıştım ki...''

Arkamı dönüp dün oturduğum mindere oturdum. Sinir ediyordu beni! Ne güzel değişti sanmıştım. Hata ben de! O ve kibarlık? 

''Ne sanmıştın Maria?'' diye sorunca bakışlarım onun kırmızı korkunç gözleriyle buluştu.

''Boş ver. Öyle olmadığın kesinleşti. Şimdi Mark ya da Marcus'u ara da alsınlar beni buradan. Senin yanında durmak istemiyorum.'' dedim sakince.

David derin bir nefes alarak koşar adımlarla yanıma geldi. Bana sarılırken ne yapacağımı şaşırdım. Gözlerim büyüdü. Durun! Biraz zamanı geriye alalım. David bana sarılıyor muydu? Bana?

David bana sarılırken kıpırdandı. ''Sen de sarılsana!''

Sinirli çıkan sesiyle titredim. Cidden odun! Sıkıntıyla nefes alıp ona sarıldım. Tanrım! Kokusu baş döndürücüydü. Derince bu kokuyu çektim içime.

David benden ayrılınca gözlerine bakmam için çenemden tutup başımı kaldırdı. ''Bunu ilk ve son kez söyleyeceğim Maria. Beni iyi dinle.''

Merakla kırmızı gözlerine bakmaya başladım. David gözlerini kapayıp yutkunduktan sonra gözlerini açıp gözlerime baktı. Sanki içime işliyordu bakışları. ''Yanımdan hiçbir zaman gitmeni istemiyorum Maria. Biliyorum, sana hep kaba davrandım ama elimde olan bir şey değil. Ben böyleyim. Beni değiştiremezsin ama sanki senin yanında... nasıl desem? Ben, ben olmuyorum. Şu lanet bağ yüzünden mi bilmiyorum ama tuhaf bir şekilde bana iyi geliyorsun. Beni ne kadar sinir etsen de inatçılığın yüzünden, bana huzur veren tek şeyde sensin.''

Ne?! David az önce bana uzun ve romantik bir konuşmamı yaptı? ''Ben inatçı değilim David.''

David cümleme kahkaha atarken onu ilk defa içten bir şekilde güldüğünü gördüm. İçimde bir parçalanma oldu. Ah! Tanrım! Kalbimi yerinden söküyordu.

David kahkahasını bastırmak için dudaklarını birbirine bastırdı. ''Nasıl yani Maria? Tüm söylediklerimden buna mı takıldın?''

Gözlerimi devirmekle yetindim. Ayağıya kalktığında onu izliyordum. Onu izlediğimi görünce sırttı. ''Biliyorum. Çok yakışıklıyım ama ağzını kapat Maria. Suyu akıcak şimdi.''

Kaşlarımı çattım. Kapıdan çıkarken ''Kendini beğenmiş.'' diye mırıldandım. ''Bunu duydum.'' diye bağırınca omuz silktim.

Oturduğum miderden kalkıp salondan çıkarken '' David, neredesin?'' diye seslendim.

''Buradayım!'' diye bağırdı David. Sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladım. Nihayet geldiğimde David'in mutfakta olduğunu gördüm. Mutfak küçüktü. Aynı zaman da çok şirin.

Masaya oturunca o da bana pişirmiş olduğu yumurta olan tabağı uzatıp ''Çok alışma buna. Bu ilk ve sondu yemek yapışım sana.'' dedi.

Hiçbir şey söylemeden önümdeki yumurtaya gömüldüm. Tanrım! Çok acıkmıştım. Sahi, ne kadar zamandır yemek yemiyordum ben?

Ağzımdaki yumurtayı yuttuktan sonra önümde oturan -ki ne zaman oraya oturdu hiçbir fikrim yok- David'e baktım. ''Neredeydin David?''

David'in bakışları masanın üzerinden bana kayınca ''Susamıştım ve ben de susuzluğumu giderdim.'' dedi

Kaşlarım çatıldı. ''Nasıl yani? Sen benden başkasının kanını mı içtin?''

David'in benim aksime kaşları havaya kalktı. ''Senden mi içmemi isterdin?''

Gözlerim öfkeyle büyüdü. ''Lanet olsun, evet! Bir anlaşmamız vardı David. Benden başka kimsenin kanını içmeyecektin ama doğru! Artık bakire değilim. Kanım işe yaramaz. Sen git bakire sürtüklerinden iç kanını.''

Hızla ayağıya kalktım. Mutfaktan çıkıp nereye gideceğimi düşündüm. O lanet herifin yüzünü görmek istemiyordum.

Kolumdaki baskıyla zorla arkamı döndüm. ''Sen... Beni... Kıskandın mı?''

Söylediği şeyle şaşkınlıkla gözlerim büyüse de bu birkaç saniye sürmüştü. Anında çatıldılar yine. ''Hayır! Neden kıskanayım ki seni? Neyimsin ki sen benim?''

David'in yüzü gerildi birden. ''Haklısın ben senin hiçbir şeyinim.''

David'in evden çıkışını izlemiştim. Sadece izledim. Birden sinirle evden çıkmıştı. Ben ise şaşkınlıkla arkasından baka kalmıştım. Ne oluyordu buna? Benim kızmam, benim evi terk etmem gerekirken o ediyordu. İşe bak!

Lanet olsun! Peki ben burada tek başıma ne yapacağım? Her yer karanlık ve ben çok korkuyorum. Sessizce salondaki minderlerin bulunduğu yöne doğru ilerledim. İki minderi yan yana koyup üstlerine kıvrandım. 

Gözlerimi kapının çalınmasıyla açtım. Yavaşça yerimeden doğrulduğumda boynudaki acıyla yüzümü boruşturdum. Tanrım! Boynum tutulmuş.

Kapı ısrarla çalınmaya devam ederken David'in gelmiş olma olasılığıyla yüzümde sırıtma oluştu. Hızla kapıyı açmaya gittim. Kapının önünde durup derin bir nefes ladım. Kapıyı açtığımda yüzümdeki sırıtma bir anda silindi. Bunun burada ne işi vardı ?

Şaşkınlık ve sinirle karışık kaşlarım çatıldı. ''Nerissa?'' 

DİBE BATMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin