"Tuzak"

2.5K 180 342
                                    

Sevdadandır dedi annem aldırma..

Çok sövmeyin tamam mı? Gerçi hoşuma gitmiyor değil ama sodmsozmslaöalaöakzlz

Aramızda iki haftadır aramızda soğuk bir rüzgar esiyordu ve bu rüzgarın beni yıprattığını yeni yeni fark ediyordum. Gerek düşüncelerimin, gerek vicdan azabımın etkisiyle savrulup duruyordum ve elimden öfkeden deliye dönmek dışında hiçbir şey gelmiyordu. Her şeye ve herkese kızgındım. Magnus'a, anneme, Luke'a... Ortalığı karıştırıp geberip gittiği için Lorenzo'ya.. Korkup kayıplara karışan Victor'a... Ama en çok kendime! Sustuğum için en çok kendime kızıyorum. Neden tüm bu çileyi çekiyorum? Defolup gitmek varken neden hala yerimde sayıyorum lanet olsun benim derdim ne? Artık... Hayattan zevk alamıyorum ve sanırım gerçekten pes ettim... Boğulduğumu hissediyorum. Burada olmak beni boğuyor ve asıl kötü olansa su yüzeyine çıkmak için hiçbir şekilde çaba sarfetmek istemiyorum.

Derin bir of çekerek Magnus'un verdiği dosyayı son kez düzenleyip üst kata çıkarmak için ayaklanıp merdivenle bi kat üste çıktım ve Magnus'un odasının önüne gelip kapıyı tıklattım.

Gelmemi söylediğinde ifadesiz bir suratla içeri girip dosyayı masasının üstüne koydum.

"Yapmam gereken başka bir şey var mı?" dediğimde incelediği dosyadan bakışlarını çekti.

"1 saat sonra yetişmemiz gereken bir toplantı var. Şehir dışında olacak bu toplantı. Düzenlediğin dosyaları bir bütün haline getirip hazırla. Ondan sonra da yola çıkarız. Yanına kıyafet falan da al." dediğinde bir şey demeden kafamı salladım ve dışarı çıktım.

Tüm diyaloğumuz bunlardan ibaretti işte. Başka türlü olabilirdi ama Magnus bu ihtimali Lorenzo'yu öldürerek mahvetmişti.. Ve sanırım Magnus'a Lorenzo'yu öldürdüğü için değil, o ihtimali mahvettiği için kızgındım.

...

Dışarda kar yağdığı için yanıma kalın kıyafetler almıştım. Kıyafetleri sırt çantama koyup montumu giydim. Bere ve atkımı da yanıma alarak Magnus'un odamdan çıktım. Magnus tam kapının önünde beni bekliyordu.

Yine sessiz bir şekilde asansöre bindik. Ondan önce davranıp zemin kat düğmesine bastığımda dakikalar içerisinde aşağı inmiştik. Çıkışa doğru ilerlerken çaktırmadan onu inceledim. Renkli bir kişiliği vardı ve giyim zevki gerçekten iyiydi. Yani gökkuşağı renginde giyinse bile onda kötü durmuyordu ve bu durum birazcık sinir bozucuydu.

"Beni mi dikizliyorsun?" dediğinde bakışlarımı yüzünde sabitledim.

"Ne münasebet?" diyerek önden yürüdüm ve kapının önünde bizi bekleyen arabasının yanında durdum.

Sırıtarak sürücü koltuğunun kapısını açıp bindiğinde gözlerimi kısarak ona baktım ve yan koltuğa bindim.

Evet yaklaşık 1 ay önce tam oturduğum bu koltukta hunharca sevişmiştik. Gıcık herif kesinlikle o günü hatırlatmak için bu arabayı seçti.. Bu sırıtmasının başka açıklaması olamaz çünkü.

Ona dönüp bir şey diyeceğim sırada arabayı çalıştırdı ve radyodan rastgele bir kanalı açıp arabayı sürmeye başladı. Onunla muhattap olmamak için başımı cama yasladım ve beyazlarla örtülü yolu izledim.

"Bir şey dıyecek gibi oldun?"

Kafamı kaldırıp ona baktığımda yüzünde hala o aynı sırıtış vardı.
O böyle sırıtınca kafasını direksiyona vurmak geçiyordu içimden.

"Yoo olmadım." diyip kafamı başka yöne çevirdim.

"Hala kızgınsın değil mi? Benimle çalışmak seni mutsuz mu ediyor?"

Stuck in the DarkWhere stories live. Discover now