"Sevgimi hak etmiyorsun."

2.4K 158 216
                                    

Sevda gururla sunar  😇😈

Olanların üstünden tam bir hafta geçmişti. Koca bir hafta...

Magnus'un yüzü gözlerimin önünden gitmiyordu. Kalbimi paramparça eden sözleri kafamın içinde yankılanıyordu ve beni güçsüz düşürüyordu. Öyle güçsüz düşürüyordu ki ölecek gibi hissediyordum.

Şu bir haftada düzenli olarak ağlıyordum ki ben öyle çok da duygusal bir adam değildim. Magnus beni çok değiştirmişti. Gerçi sinirden de  ağlıyordum orası ayrı..

Ve benim için asıl tuhaf olan 3 ayın sonunda mesleğime geri dönmekti. Luke'a sıkı bir bahane üretip Magnus'tan uzaklaşmak için görevden çekildiğimi söyledim ve o da çok kurcalamadı.

Magnus'u bir şekilde içeri tıkabiliriz ama senden vazgeçemeyiz demişti.

Tabii ben de içimden Magnus'u size yedirir miyim be demekle yetinmiştim.

Bugün az da olsa kendime gelip Magnus'un bana verdiği eve gitmiş ve kalan eşyalarımı bi bavula tıkıştırıp evi terk etmiştim. Bunu çok önce yapmam gerekiyordu belki de ama artık her şey için çok geçti. Heryerde onunla bir anım vardı ve bu daha da dağılmama sebep olmuştu.

Hem evime dönmek bana iyi gelmişti. Arabama, kitaplarıma ve en önemlisi silahlarıma kavuşmuştum. Bunların beni az da olsa mutlu etmesi gerekiyordu. Ayrıca ajan birliğinde de çok özlenmiştim. Kısa sürede yine gözde ajan haline gelmiştim hatta bu akşam göreve bile çıkacaktım. Bu benim için iyiydi çünkü Magnus'u düşünüp kafayı yemeyecektim. Görev aklımı yeterince kurcalayıp Magnus'u düşünmemi az da olsa engelleyecekti.

Dört katlı evime sırf üşengeçliğim için asansör yaptırmıştım ve şimdi de bavulla beraber asansöre binip odamın olduğu dördüncü kata çıkarıp odamda bir köşeye koydum ve asansörle yeniden aşağa inmiştim ki kapının kırılırcasına çalınmasıyla irkilip belimdeki silahı çıkarıp kapıya doğru temkinli adımlarla ilerleyip kapıyı açtım.

Ve kesinlikle karşımda görmeyi beklediğim kişi Magnus değildi.

Ama tam karşımdaydı. Göz göze geldiğimizde boğazım düğümlendi ve yutkunamamakla beraber bir süre nefes alamadım. Çok sert bakıyordu. Sanki öfkeden biraz gözü dönmüş gibiydi ama suçlayamazdım onu. Burnunun ucuna dayadığım silahı geri indirip sorarcasına ona baktım.

"Burayı nasıl buldun?"

"Takip edildiğini anlayamadın mı? Bir de ajanım diyorsun. Aslında beceriksizin tekisin değil mi? Yoksa neden 001 olamayasın ki?"

Gözlerimi devirip ona yorgun bir bakış attım.
"Zehrini akıtmaya geldiysen baştan uyarayım. Dinleyecek sabrım ve sinir sistemim şu anlık mevcut değil ve aşırı yorgunum. O yüzden geldiğin gibi geri dönsen çok iyi olacak." dedim ve kapıyı kapatmaya çalıştım ama beni engelleyip içeri girdi ve etrafa göz gezdirdi.

"Nefret ettiğim kişiyi tanımak istedim. Hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Halbuki seni tanıdığımı düşünüyordum bir hafta öncesine kadar."

"Neden beni tanımak için uğraşıyorsun ki? Çok mu umrundayım? Hem sen bana karşıma çıkma demedin mi? Neden geldin?"

"Dediğim gibi. Nefret ettiğim kişiyi tanımak istiyorum." dedikten sonra etrafta turlamaya başladı. Eşyalarımı inceliyordu.

Yine dengesizlik moduna bürünmüş..

"Baya zenginsin sen. Zaten paraya ihtiyacın olduğu için yanımda çalışmak istediğine dair söylediğin yalanlara pek inanmamıştım."

"Kovabilirdin. Defalarca beni kovman için sana yalvardığımı hatırlıyorum ama sen inadına beni yanında tuttun."

"Çünkü karşı konulamaz bir caziben vardı. Seni kovsaydım seninle her canım istediğinde yatamazdım. Seni her canım istediğinde beceremezdim."

Stuck in the DarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin