Bölüm 40

11.3K 776 31
                                    

Aglaope ve Neria çok uzun süre karada kalamayacaklarını söyleyerek kontrol taşını bana teslim ettikten kısa bir süre sonra yanımızdan ayrıldılar. Zaten dikkatler yeterince üzerimde değilmiş gibi elimde küçük bir kutuyla birlikte hazırlanan büyük kahvaltı masasının baş köşesinde oturuyordum. Kutunun kapağını açmaya cesaret edememiştim, daha taşı görmesem bile onun varlığı hissetmek yeterince kötüydü. Taş sanki sürekli beni kendisine doğru çağırıyormuş gibi hissediyordum. Aglaope gitmeden önce beni uyarmıştı, taşı hiçbir özel gücü olmayan birisinin boynuma yerleştirmesi gerekiyordu. Böylece onu çıkartmak için güç bende olmayacaktı, kolye onu takan kişiyle birlikte mühürlenecekti. Maalesef ki güvendiğim tüm kişilerin bir şekilde bir özel yeteneği mevcuttu, Alicia'nın bile bir şekilde bir medyumluk özelliği vardı ve bu koca okulda özelliği olmayan bir kişiyi bulmam ve bunun güvendiğim birisi olması gerekiyordu.

Masada oluşan gerilim uzaktan bile belli oluyordu, Daniel içeriye girdiğimizden beri sanki özellikle benden uzak duruyor bakışlarını kaçırıyordu. Hatta tabağındaki yemekleri bile zar zor yiyordu, henüz omletine dokunmamıştı. Yemek yemeyi ne kadar çok sevdiğini biliyordum ve ters giden bir şeyler olduğunun farkındaydım. Her ne kadar benden saklamaya çalışsa da öğrenecektim, tabi ki bu konunun Malcolm'la olan sakin bank konuşmasından kaynaklandığını tahmin ediyordum. Bakalım bu sefer neler ile kafasını doldurmaya çalışmıştı.

Kapı sert bir şekilde çalındığında bir anda herkesin dikkati oraya çekilmişti. Ida hariç, sanki kimin geldiğini biliyor gibiydi. Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve kapıyı açtığında karşımda endişeli yeşil gözler buldum.

"Eliana, sen iyi misin? Bir şey oldu mu?" diye beni sarsarken Rosa'nın olayların ne kadarını bildiğini henüz bilmediğimden sadece kafamı iki yana sallamakla yetindim. Neyseki sargılarımız kıyafetimizin altında kaldığından gözükmüyordu. Eğer sadece ruhlarla olan konuşmamızdan dolayı bu kadar endişelenmişlerdiyse belki de dün akşamki olayları hiç öğrenmemeleri hepimiz için daha iyi olabilirdi. Rosa'nın arkasından hızlıca içeri giren Gry'ın gözleri birisini arıyordu ve onu bulduğunda öfkesini kusmaktan hiç çekinmedi. Etrafıdaki gri auranın yoğunlaştığını görebiliyordum.

"Onu oraya götürürken ne düşünüyordun ki?!"

"Gry, bunu kimse tahmin edemezdi. Bu normal bir durum değil."

"Sizi orada lanetleyebilirlerdi, daha kötü ruhlar ile karşılaşabilirdiniz!"

"Ruhlar, çok uzun zamandır ortalarda görünmüyorlardı... Bunun bir anlamı olmalı.. Sende biliyorsun ki okul sınırları içerisinde hiçbir öğrenciye zarar gelmeyeceğine dair katı kurallarımız var."

"Evet, sirenlerle yaptığımız anlaşma gibi Ida" Gry normalden daha fazla öfkeli görünüyordu ve önüne kim çıkarsa çıksın kenara fırlatacakmış gibi davranıyordu.

"Savaşın yaklaştığını söylediler ".Rosa ve Gry ciddi bir şekilde birbirlerine baktı "Ve savaş gelmeden Atalante'ye gidip kendimi keşfetmem gerektiğini."

"Tam olarak ne dediklerini anlatmalısın.Hemen." dedi Gry. Onun yüzü de Rosa'nınkinden pek farklı değildi. Daniel hiç konuşmuyor sadece yere bakıyordu. Gözleri o kadar hüzünlüydü ki...Bütün bunların suçlusunu kendisi olduğunu düşünüyor olmalıydı. Kendini suçluyordu. Olanları ve Marigold'un bana anlattıklarını teker teker onlara anlattığımda dikkatlice beni dinlediler. Sözlerimin bitişiyle birlikte odadaki yaşça bizden büyük herkes hararetli bir tartışmaya tutuştuğunda kimse bizim fikrimizi sormuyordu. Gerçi Daniel'a sorsalarda söyleyeceklerinden şüpheliydim. Ancak yine de bu benim hakkımda alınacak bir karardı ve sanki küçük bir çocukmuşum gibi kendileri aralarında konuşup bana ne yapılacağını söyleyecek gibi gözüküyorlardı. Buna izin veremezdim, elimde tek bir şans vardı, ailemi, kim olduğumu öğrenebileceğim tek bir şans. Ve sırf tehlikeli olur diye bu şanstan vazgeçmeye hiç niyetim yoktu. Ayrıca Gry, bu konuda fazlaca tepki göstermişti, nedenini anlayamamıştım. Ruhlara hiç güvenmediğini açık açık belirtmişti ama onlar kutsal ruhlardı, neden güvenmememiz gerektiğini anlayamamıştım.

ARAFWhere stories live. Discover now