Bölüm 47

10.3K 650 36
                                    

"Bizi bul."

"Bize gel, Eliana."

Son birkaç gündür olduğu gibi gördüğüm kabuslar ve duyduğum seslerin etkisiyle korkuyla uyandım. Ama bu sefer kapalı perdeler yerine camımdan içeri sızın güneş ışığına gözümü açmıştım. Aniden yataktan kalkmamla birlikte etrafımdaki tuhaf bakışlara maruz kalmam bir olmuştu. Odam en son ne zaman bu kadar kalabalık olmuştu?

Samantha'nın yanıma gelip bir bardak su uzattığını görüyordum ancak kısık sesini duymam biraz zordu. Kulaklarımın uğultusu nedeniyle sabahları uyandığımda bir süre zor duyuyordum, belki de kalbimin atışındandı bilmiyorum. Bundan kimseye bahsetmemiştim ne kabuslarımdan ne de seslerden ama üst üste tekrarlanması artık hizmetçilerin dikkatini çekmiş olmalıydı. Belkide bugün bir şifacıya görünmeliydim ama önce bundan Leanne'e bahsetmeliydim.

Kulaklarımı birkaç kez ovuşturduktan sonra bir dikişte koca bardak suyu bitirdim ve odama göz gezdirdim. Normalden daha fazla hareket vardı. Ne kadar derin bir uykudaysam yapılan onca işi fark etmemiştim.

Yatağımın karşısına gösterişli bir şekilde asılmış yeni elbiseler duruyordu, hepsininde birbirinden özel tasarımlar olduğu belliydi. Hizmetliler büyük bir kahvaltı hazırlamışlardı, normalde de benim için fazla olan tepsinin üzerindeki yemekler bugün iki katına çıkmıştı. Çeşit çeşit çiçekler ile masam donatılmıştı ve kokusu burnuma geldikçe rüyamın korkutucu etkisini biraz yatıştırmışlardı.

Uyandığımı gören hizmetliler birer birer selam vererek sabahlığımı giymem için bana doğru uzattılar. Gülümseyerek karşılık verdiğimde utanarak yüzlerini çevirdiler. Buna alışmam gerçekten zor olacaktı, Samantha sabahlığımı giymemde bana yardımcı olurken ona fısıldadım:

"Bugün benim atladığım özel bir şey mi var Samantha?"

İçlerinden en genç olan Samantha ona direkt sorduğum sorularda hep heyecanlanıyor, normalde hafif pembe olan yanakları bir elma kadar kızarıyordu. Gerçi ben o halini kızıl saçlarına çok yakıştırıyordum ama yine de benim basit sorularımda bile bu kadar heyecanlanmasını biraz da komik buluyordum. Heyecandan yine elleri titreyerek sabahlığımın önünü kapattı ve bana gülümsedi.

"Bugün hanedan lordları saraya ziyarette bulunacaklar, prenses."

"Hanedan lordları mı, yine mi?" Tahta çıktıktan sonra varlığımı güçlendirmek için belirli bir süre içinde birisiyle evlenmem gerekiyordu en azından nişanlı olmam zorunluydu. Bu nedenle bir süredir saraya sayısız hanedan lordu ziyarete gelmişti, en yaşlı olanından en genç olanına kadar birçok kişiyle tanışmıştım. Ama Astra'ya göre hiçbiri bana layık değildi, benim fikrimde farklı değildi, hiçbirisine karşı bir şey hissedememiştim. Kral, yani babam, hala bu fikre alışmakta zorlanıyordum, tüm adayları görmeden karar vermemem konusunda beni uyarmıştı. Annemle onun zorla evlendirilmesine rağmen birbirlerini çok sevdiklerini pek çok kez anlatmıştı. Onlar kadar şanslı olamamamdan korkuyordu ancak o da bir eş bulma zamanımın geldiğinin farkındaydı; bana baskı yapmak istemesede bir an önce tüm adayları görüp karar vermemi istediğini biliyordum.

Samantha sorumu duymasıyla birlikte kıkırdadı ve diğer hizmetlilerin tuhaf bakışlarını gördükten sonra yüzündeki gülümseme birkaç saniye içerisinde silindi. Böyle olmasından hoşlanmıyordum, diğer hizmetlilere karşı bir garezim yoktu. Ancak Samantha dürüstlüğüyle ve doğallığıyla diğerlerinden daha çok güvenimi kazanmıştı. Genç diye aralarında hor görülmesi ve her hareketinin gözlem altında tutulması hoşuma gitmiyordu. Yaşına göre oldukça yetenekli ve güzel bir genç kızdı.

"Daha çok gülümsemelisin, sana yakışıyor." dediğimde sadece benim görebileceğim bir şekilde gülümsedi.

"Bana biraz bu lordlardan bahsedebilir misin Samantha? Onlarda diğerleri gibi mi?" derken hazırlanan kahvaltı tabağındaki kızarmış ekmekten bir parça kopararak ağzıma attım.

ARAFWhere stories live. Discover now