Bölüm 44

10.4K 768 118
                                    

Dünyamın değiştiğini görebiliyordum, her geçen saniye etrafımdaki kişiler değişiyordu. Her saniye kendimle ilgili bildiklerim değişiyordu ve her saniye aile bildiklerim değişiyordu.

Konsey masasındaki karmaşa her geçen saniye daha da büyürken Astra ve Axel'in arasında oturmuş sessizce olan biteni izliyordum. Malcolm askeriyle birlikte odanın korumasını sağlama aldıktan sonra okulun geri kalanını güvenlik altına almak için birkaç adamıyla birlikte odadan ayrılmıştı.

"Güçlerini kontrol edene kadar derhal Gölge Ada'da eğitime tutulmalı!"

Konseyde son bir saattir fikirler havada uçuşuyordu, komik olan şey şuydu ki, fikirlerin hepsi benim hayatımla ilgiliydi. Benim hayatımla ilgili olan şeylerin hiçbirinde söz sahibi değildim, hayatımda söz sahipliğimi ne zaman kaybetmiştim? Hatırlamıyorum...

"Okuldan derhal uzaklaştırılmalı, diğer öğrencilerin hayatını riske atıyor."

Astra sürekli Rosa'ya olaya müdahale etmesi gerektiğini söylüyor ancak bir türlü panik kontrol altına alınmıyordu. Axel yanımda sessizce oturuyor br taraftan etrafı izliyor, hiçbir şeye yorum yapmıyordu. Daniel düşünceli bir şekilde masanın etrafında dolaşarak öfkesini dindirmeye çalışıyordu ancak verdiği tepkiler ile bunda pek başarılı olmadığı her halinden belliydi. Göz göze geldiğimizde bakışlarını benden kaçırıyordu, bunun aramızda bir sorun olmasını istemiyordum ancak görünüşe bakılırsa tahmin ettiğimden daha büyük sorunlara neden olacaktı. Arada bir Alonso'yla birlikte bir şeyler konuştuktan sonra dolanmasına devam ediyordu.

"Derhal bir avcıyla bağlanmalı, tek başına dolaşmak için fazlasıyla güçlü bir elemental."

Astra artık daha fazla dayanamayıp hızlıca yerinden kalkarak sesli bir şekilde sandalyesini devirmişti.

"Bu kadarı yeter!" Herkes şaşkınlıkla onun yüzüne bakarken salon bir anlığına da olsa sessizliğe büründü. " Karşınızda kimin olduğunu unutuyorsunuz, o Aydınlık Hanedanın Varisi! Gelecekteki Kraliçeniz, Onun yerine karar verebileceğinizi kim söyledi?!"

Şaşkınlıkla ona bakarken bir yandanda burada olduğu içinde minnettardım. Şuanda benim iyiliğimi düşünen tek kişinin o olduğunu hissediyordum, gerçekten ne önemseyen tek kişi...Benim duygu ve düşüncelerimi duymayı tek o istemişti. Uzun zamandır unuttuğum bir histi bu. Olayların kontrol dışında gelişmesine o kadar alışmıştım ki, kendim ne istediğimi unutmuştum.

"Sizlere bu zamana kadar ona baktığınız için müteşekkirim Rosa, sana ve kardeşine. Ancak bu konuşulanlar, Kral Vincent bunların hiçbirisine izin vermeyecektir. O küçük bir çocuk değil, o koca bir hanedanınn varisi ve bu sene sonunda yaşını tamamladığında taç giyme töreni gerçekleşecek. Gerçekten onu Gölge Ada'ya göndereceğimizi düşünmüyorsunuz umarım."

Rosa şaşkınlıkla ona baktı ve sözün kendisine geçtiğini anlayınca boğazını temizledi. " Haklısın, Leydi Astra. Ancak durumlar bu kadar karışıkken, üstelik daha varis olduğunu yeni öğrenmişken taç giyme töreni sence de biraz erken olmaz mı?"

"Saçmalık, kimsenin tahta onun kadar hakkı yokken, doğuştan gelen hakkını neden ondan esirgeyelim." Diyerek bana doğru gülümsedi. Tekrardan Rosa'ya döndüğünde yüzündeki gülümsemeden eser yoktu, saniyeler içerisinde yüzü buz kesmişti. "Yoksa onun bu görev için yeterli becerilere sahip olmadığını mı ima ediyorsun?"

Dediğinde Rosa'yla gözlerimiz kenetlendi. Gerçekten bunu ima etmediğini düşünüyordum, o bunu yapmazdı.

"Elbette ki hayır, sadece ona bu yeni olayları sindirmesi için biraz zaman vermemizin daha uygun olacağını söylüyorum."

ARAFWhere stories live. Discover now