Bölüm 52

9K 683 33
                                    

Axel

Herkes birer birer öne doğru çıkarken etrafımızdaki kalkan artık yavaşça çatlamaya başlamıştı,zaman tekrardan eski haline dönüyordu. Çok zamanımız olmadığının herkes farkındaydı.

Benimle birlikte öne çıkan kişiler tahminimden daha fazlaydı. Malcolm, Daniel, Ida, Alonso, Damien ve diğerleri... Ama hepsinin yanında bir kişi daha öne çıkmıştı, bunu beklemiyordum. Gözlerim öfkeyle ona kilitlendi.

Şimdiye kadar olup biten hakkında hiçbir yorum yapmayan Lucian, her zaman sessizliğini koruyup bir köşede bekleyen adam, onun koruması olmak için öne çıkmıştı. Kan beynime hücum ederken bunun kötü bir şaka olmasını umuyordum.

"Buna asla izin vermem!" derken onu geriye doğru çektim.

"Bununda planınızın bir parçası olmadığı ne malum?" derken sesimin titrediğini hissedebiliyordum. İçimde kopan fırtınaların hiçbir zaman dinmeyeceği aşikardı. Neredeyse yıllarımı kayıp kuzenimi bulmaya adamıştım ve aslında onun ortadan kayboluşunun, teyzemin ölümünün sebebinin ailem olduğu ortaya çıkmıştı. Bu leke ve utanç yüzyıllar boyu üzerimizde kalacaktı. "Sana güvenmemiz imkansız."

"O her ne kadar senin kuzenin ise benim de yeğenim. Benim kanımdan birisi." derken gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu.

"Tıpkı Eleanor gibi" bu sefer sessizliği bozan kişi Ida idi.

Gümüş rengindeki saçları etrafında dalgalanırken duygularını zar zor kontrol altında tutabildiğinin farkındaydım. Eleanor onun öğrencisiydi, küçüklüğünde çoğu zamanını onun yanında geçirmiş, bildiği her şeyi ondan öğrenmişti. Eleanor, Ida'nın hiçbir zaman sahip olmadığı kız çocuğu gibiydi ve bir annenin gazabı karşında her şey gücünü yitirirdi. "Tıpkı kızımı parçalara ayıran o karanlığa teslim ettiğiniz gibi, Eliana'ya da aynısını yapmanıza izin vermeyeceğim." Derken yaşlar yanaklarından süzülmeye başlamıştı.

"Ida," Alonso onun yanına gelmişti ve omzuna koyduğu eliyli ona destek olmaya çalışıyordu.

"Onu ne hale getirdiğinizi biliyorum, onu gördüm. Kapıyı açmak için hücrelerindeki gücü en ufak kırıntısına kadar alan karanlığın onu getirdiği hali gördüm. Sen ona bakabildin mi Lucian?" derken nefret dolu gözleri Lucian'a kilitlenmişti. "Kırılmış bir oyuncak bebek gibiydi, her gece yatmadan önce tekrar tekrar gözüme gelen görüntüsünü asla unutamıyorum. Yağmurun altında kendi kanına bulanmış, Eleanor'a ait olamayacak kadar kırılmış bir beden." Derken Ida'nın etrafındaki su birikintileri hareketlenmeye başlamıştı.

Bakışını yerden hiç kaldırmazken göz yaşlarının zemini ıslattığını görebiliyordum. "Böyle olabileceğini bilmiyordum, hiçbirimiz bilmiyorduk." Yavaşça beklediği yerden birkaç adım ileri çıkarak gözlerini nefret dolu bakışlara kitledi. "Ne yaparsam yapayım, bunu değiştiremeyeceğimi biliyorum. Atalante'ye olan yolculuğun bir bedeli olduğunu çok uzun zaman önceden acı bir yolla öğrendim, ruhumu bu karanlıktan temizlemem için bana bir şans verin "

"Buna karşı çıkacağınızı biliyorum ancak bu şansı bana sunmanızı istiyorum. " derken dizlerinin üzerine çökerek kılıcını yere saplamıştı. "Bunca yıldır bir karanlığın içindeyim ve ruhumu huzura erdirebilmek için sizden sadece bir şans istiyorum."

"Eğer karar verdiyseniz, " Andromeda'nın sözleri salonda yankılandı " daha fazla vakit kaybetmeyelim." Dediğinde Lucian'ın sözlerinde bir haklılık payı olduğu hepimiz anlamıştık. Andromeda'nın da onayladığı bir bedel Atalante için gerekliydi ve Lucian kendini öne atmıştı. Eğer geride kalırsa ileride adının bir hain olarak anılması ve sefalet içerisinde süreceği hayat yerine unutulmayı ve huzura ermeyi seçmişti.

ARAFWhere stories live. Discover now