Bölüm 54 - Marsilya...

3.5K 330 79
                                    


Mutlu olmanın yolunu,
Karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık!
Çünkü ne kadar mutlu ettiysek,
O kadar yalnız kaldık.

Cemal Süreya







Azad, gözlerini açtığında gün daha yeni ağarmıştı. Yavaşça yanına baktığında yine yalnız olduğunu görmüştü. Beş ayı geride bırakmışlardı her şeyi bırakıp gitmelerinin üzerinden. Beş aydır herkesten uzak dilini bilmedikleri bir ülkede büyük bir üzüm bağının içinde iki odalı küçük bir evde yeni bir hayat kurmuşlardı kendilerine. Son olanlardan sonra tüm bağlarını koparmışlardı Mardin ile ve Mardin'dekilerle. Tek bir haber almamak için yemin ederek hem de.

Bu sadece Mardin'dekiler için değil Türkiye'deki tanıdıkları herkes için aldıkları bir karardı. Onların birbirlerinden başka kimseleri yoktu ve ihtiyaçları da yoktu artık. Mardin'dekiler onları İstanbul'da, İstanbul'dakiler onları Paris'te biliyordu. Ama onlar köklerini başka bir şehirde salmak istemişti.

Sadece soyadlarını almışlardı yanlarına giderken. Karahan aşiretinin tüm imkânlarını bırakarak Şerwan'ın ve Murat'ın yardımı ile önce İstanbul'a, sonra Fransa'ya gitmişlerdi. Oradan da Leyla'nın istemesiyle yeni bir hayat kurdukları Marsilya'ya. Leyla özellikle Marsilya'yı istemişti çünkü annesinin; " Bana İzmir'i hatırlatıyor, tek fark çocukluk mutsuzluklarım yok! " dediği ve çok sevdiği şehirdi.

Yavaşça yataktan kalkarak duvarın dibinde bulunan küçük koltuktan bastonunu almış, yavaş adımlarla odadan çıkmıştı. Omurgasındaki hasar yüzünden aldığı fizik tedaviler ile zor da olsa yürüyebilmişti. Bastonu olmadan pek bunu başaramasa da, yine de yürüyebiliyordu.

Hemen yanındaki odanın kapısında durarak serin bir nefes almış, kapıyı açmıştı. Yine yanılmamıştı. Leyla yine onun yanında değil kızları için hazırladıkları odada kalmıştı. Mardin'den ayrıldıklarınden sonra uzun süre boyunca Leyla gerekmedikçe onunla konuşmamış, onun olduğu ortamda durmamış, yüzüne dahi bakmamıştı. Öyle ki beş ayı geride bırakmalarını rağmen aynı yatakta dahi yatmıyorlardı. Her ne kadar Leyla, Azad'a rahat yatması gerektiği için olduğunu söylese de, bu durum hâlen içinden atamadığı şey yüzündendi. Bir evde iki yabancı gibiydiler âdeta. Bir tek Azad'ın karnını sevmesine izin veriyordu Leyla. Baba kızın arasına girmek istemiyordu. Zaten her şeyi yok saymasının en büyük sebebiydi bebeği.

Azad ise Leyla'nın yaptığı her şeye razı gelmiş, ses çıkarmamıştı. Çünkü her şeyi fazlasıyla hâk ettiğini biliyordu. Leyla onu yok saysa da yine de Leyla'nın yanındaki suskun hali bile ona yeterliydi.

Leyla, her ne kadar kendini zorlasa da bir türlü Azad'ı afedemiyordu. İçindeki kızgınlık son bulmuş ama kalbinin en derininde hissettiği kırgınlık bir türlü geçmiyordu. Azad'ın ona her dokunuşu yaşadıklarını tekrar tekrar hatırlatıyor ve bu da unutmasını zorlaştırmıştı. O da her şeyi akışına bırakarak beklemeyi seçmişti. Belki bir gün Azad'a olan kırgınlığı geçerdi, belki affedebilir de ama... İşte o boğazında düğüm olan ama önüne bakmasına hep engel oluyordu.

Azad yüzünde oluşan tebessüm ile Leyla'nın bebekleri için hazırladığı odaya girmişti. Bebekleri ile rahat ilgilenebilmek için hazırladığı yatakta uyuyan Leyla'nın yanına giderek uyanmamasına dikkat ederek yatağa oturmuştu. Çok özlemişti Azad Leyla'yı. Kokusunu almadan uyumak, yüzünü görmeden güne başlamak artık onun için dayanılmaz bir hal almıştı. Elini yavaşça Leyla'nın yüzüne gelen saçlarına götürerek güzel çehresine bakmaya başlamıştı. Uzun süredir bunu sadace Leyla uyurken rahatlıkla yapabiliyordu.

Elini yavaşça yedinci ayında olan bebeğini hissetmek için Leyla'nın karnına koyarak gözlerini kapatmıştı. Bir kaç saniye sonra elinin altında hissettiği kıpırtıyla kocaman gülümseyerek gözlerini açmıştı ki, Leyla'nın ona bakan gözlerini görmesiyle öylece kalmıştı.

Aşk Sürgünü...( Sürgün Serisi 1 )✔Where stories live. Discover now