-11-

958 59 1
                                    

Keyifli okumalar...

Bir şey hissedemiyordum. Zihnim bomboştu. Ne yapacağım, ilerleyen zamanlarda neler olacak kestiremiyordum da. Her kızın ilk aşkı babası olurdu. Benim ilk aşkım ise Tolga'ydı. Her baba kızına daha çok önem verir, onları kıskanır kollardı. Bize önem veren annemdi. Koruyup kollayan, ne olursa olsun her zaman arkamızda olan annemdi. Bundan asla şikayetçi değildim aksine mutluydum, gururluydum. Çünkü böyle bir annenin kızı olmak her zaman gurur vermişti bana.

Tolga beni eve bıraktıktan sonra gitmişti. Ben istemiştim gitmesini. İnsanları çekecek halde değildim.

Sabah uyandıktan sonra sadece Elçin'e bakmaya gitmiştim. Yatakta uzanıyordu öylece. Beni gördü, göz göze geldik ama konuşmadık. Duygularımızla anlaşıyor gibiydik.

Tekrar odama dönüp Elçin gibi girdim yatağın içine. Sola dönüp pencereden gökyüzünü izlemeye başladım. Hareket edince her yerim ağrıyordu. Canım bir şey de istemiyordu. Öyle, hasta gibi sadece yatmak, dinlenmek istiyordum.

Ruhum sancıyordu. İçimdeki kara bulutlar durmadan fazlalaşıyor beni boğacak dereceye getiriyordu. Nefes alamıyor gibi oluyordum. Kendime gelmek için derin nefesler almam gerekiyordu. Sırtımı yatağa yasladım ve gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya çalıştım. Aldığım her nefes yarıda kesiliyordu. Kısa kısa ve art arda nefes almaya çalıştım ama olmadı. Boğulacak gibi oldum yine. Yattığım yerden doğrulup sakin kalmaya çalıştım.

"S-sakin ol Burçin," titreyen ellerimi yatağa koydum. "Sakin ol, telaşlanacak bir şey yok."

Kalbim hızla çarparken sakin kalmaya çalıştım. Gözlerimin önüne Tolga geldi. Gülümseyişi, kaşlarını çatışı, saçlarına dokunuşu.

Sakinleşmiştim.

Kendimi geri yatağa bıraktım. Ellerim yanlarda, gözüm tavanda yatıyordum.

Akşama doğru 'baba' demek istemediğim adamla buluşacaktık. Elçin, o çocuğun orada olmamasını istedi, çünkü çirkinleşebilirdi ve onun kendisini öyle görmesini istemiyordu.

Saat 13:00'dı daha. Gece boyu asla uyuyamamıştım. Gece boyunca yağan yağmura inat sıkı giyinerek bahçeye çıkmıştım. Kamelyalardan birine oturup uzun bir süre yağan yağmuru izlemiştim.

Kapımın tıklanmasıyla göz ucuyla baktığımda önde annem vardı. Arkasında Tolga kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Çocuklara, gece bütün olayları anlattığım uzun bir mesaj yazıp yollamıştım. Arayıp, mesaj atmamalarını da istemiştim. Gerçekten etrafımda kimseyi istemiyordum şu an ama Tolga gelmişti. Haberim bile yoktu geldiğinden.

Annem önde olacak şekilde içeri girdiler. Tolga yanıma gelirken ben yattığım yerden yine doğruldum. Annem elindeki porselen çay fincanını başımın ucundaki komodine koyup odadan çıktı. Çıkmadan önce arkası dönük halde konuştu. "Akşam yedide gelecekmiş," dedi ve yumuşak sesiyle ekledi. "Tek başına."

Annem kapıdan çıktığında sırtımı yatak başlığına dayadım. Tolga sol elimi tutup avuçlarının arasına aldı. Güven vermek, yanındayım demek istercesine elimi sıktı. "Bir şeyler yedin mi?"

İlk önce uyudun mu diye bir sor.

Kafamı sağa sola sallayıp içime kaçan sesimle konuştum. "Hayır."

"Uyumadın da değil mi?" göz altlarımın biraz halka olmasından uyumadığım anlaşılıyordu. "Uyumadım."

Yataktan kalkıp kapıya doğru gitti. Sakindi ve şefkatle bana bakıyordu. "Hemen Nezahat ablaya bir şeyler hazırlatıp geliyorum."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now