-18-

814 53 14
                                    

Keyifli okumalar...


Korkak değildim. Her şeyden, herkesten, sevdiğim insanlardan uzaklaşıp buraya kaçmam kesinlikle korkaklık değildi. Beynimi, bedenimi dinlendirmek istiyordum artık. Ruhen ve bedenen çok yorulmuştum son zamanlarda. Hava değişikliği, sevdiğim diğer insanları görmek beni belki bir nebze daha iyi yapabilirdi ama bunda da tereddütlüydüm.

Her insan gibi belirsizlikten nefret ediyordum. Bir şeyler yerine otursa susup oturacaktım ama gün geçtikçe belirsizlik daha da ilerliyordu. Kim olsa bir süre sonra dayanamazdı. Annemi o kadar kötü ve üzgün en son babam bizi terk ettiğinde görmüştüm. Onu o kadar üzmek beni mahvetse de elimden bir şey gelmiyordu. En azından gözünün önünde üzüldüğümü göreceğine uzakta olmam daha iyiydi.

Gözlerimi açıp kafamı indirdim. Geleli yarım saat olmuştu ama içeri girmemiştim. Biraz sakinleşmek istiyordum. Yol boyunca hep ağlamıştım ve bu beni çok yormuştu. Dikiz aynasından kendime baktım. Gelirken nefes alamadığım gömleğimin birkaç düğmesi açıktı. Gözlerimin ve burnumun kızarıklığı yok denecek kadar geçmişti. İyiydim. Ama sorsalar bok gibiydim.

Yanda duran çantamı ve kabanımı alıp arabadan indim. Bagajdan valizimi de aldıktan sonra arabayı kilitleyip bahçe kapısından içeri girdim. Neredeyse üç aydır gelmemiştim buraya. Etrafı göz gezdirdim. Ağaçların yaprakları dökülmüş kel kalmıştı. Çimler biçilmiş, bahçenin sol tarafında renk renk çiçekler vardı. Kasımpatı, menekşe ve ona benzeyen çuha çiçeği.

Anneannemler on yıl önce İstanbul'dan kaçıp Yalova'daki evlerine yerleşmişlerdi. Dayımlar da buradaydı, birbirlerine yakın oturuyorlardı.

Dıştan bakıldığında çiftlik gibi duran eve yavaş adımlarla yürümeye başladım. Dedem pencereden beni gördüğünde perdeyi çektiği gibi uzaklaşmıştı pencereden. Kapıyı açan anneannemi gördüğümde adımlarımı hızlandırıp onlara yaklaştım. Beni görmesiyle kollarını iki yanına açtı. Valizimi ve kabanımı kapının girişine koyup kollarımı ona doladım. "Hoş geldin kızım."

Sarıldığımda gözlerim dolsa da aldırış etmeden geri çekildim. "Hoş buldum anneanne," sıra dedeme geldiğinde bir şey demeden sarıldım. İkisi de yaşlıydı ama dinç duruyorlardı. Babaannem ve dedem ben daha iki yaşındayken öldükleri için onları bilmiyordum. Şu an büyüklerden tek onlar kalmıştı.

Dedem valizimi içeri alırken anneannem beni belimden tutarak salona götürdü. Orta sehpanın üstünde duran telefonuna uzandı. "Geldiğini annene haber vereyim," kafamı sallarken o çoktan annemi arayıp telefonu kulağına götürmüştü. Yoldayken telefonumu kapatmıştım. Uzun bir süre annem ve Elçin dışında kimseyle iletişime geçmek istemiyordum.

Kapıda dikilen dedeme baktım. "Kızım odan hazır, istersen dinlen birazdan yemek yeriz."

Kafamı sallayıp annemle telefonda konuşan anneanneme bir şey demeden kalktım. Dedem yanından geçeceğim sırada kollarımdan tutup alnımdan öptü. Ona burukça bir gülümseme yollayarak yanında ayrıldım. Annem onlara üstünkörü bir şeyler anlatmıştı sanırım. Tolga'yla ilgili olan şeyi anlatmamasını umdum.

Koridorda ilerleyip her geldiğimizde Elçinle kaldığımız odaya girdim. Çantamı odanın herhangi bir yerine koyarken kendimi yatağa bıraktım. Gözümü kapadığımda Tolga'nın sahildeki yüzü gözümün önüne geldi. Umursamaz, hissiz, keskin bakışları...

Tekrardan ağlamaya başladığımda gözlerimi açtım. Kulaklarıma doğru giden yaşı hızla silip ayağa kalktım. Kenarda duran valize ilerleyip içini açtım. Ne zaman koyduğumu hatırlamadığım bilgisayarımı yavaşça çıkarıp masaya bıraktım. İçinden polar pijamalarımı çıkarıp giyindim. Biraz daha rahattım ama kalbim açısından değildim.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin