-40-

346 14 0
                                    

Keyifli okumalar...

-Kına gecesi-

Elçin uzattığı ayakkabımı hızla elinden aldım. Elime tutuşturulan kalemle çevremdeki insanların tek tek ismini yazmaya başladım. En başa tabii ki Elçin'di. İlk onu yazmazsam kaos çıkma ihtimali yüksekti.

Sırayla kızların ismini yazdıktan sonra doğruldum. Bugün kına vardı. Bir buçuk ay içinde her şeyi halletmiştik. Gelinlik düğüne iki gün kala anca bitmişti. Onun stresiyle çoğu şeyi yanlış seçmiş veya yapmıştım.

Kadınlar arası olacaktı kına gecesi. Saat 19:00 gibi, yani birazdan başlayacak gece 22:00'de bitecekti. Geriye kalan sürede de gençler olarak after parti tarzı bir şey yapacak, rakı sofrası kuracaktık. Tabii bizim bu etkinliğimize erkekler de katılacaktı.

Ekin ayakkabıyı giymemde yardımcı olduktan sonra elimden tutarak kaldırdı. Kınada tülden abiye giyerken, after partide kısa payet elbise giyecektim. Ben Elçin ile aynı elbiseyi giyerken, Ekin de Ece ile aynı elbiseyi giyecekti. After partide fazla kişi olmayacaktık. Bu yüzden bulunduğumuz yer bize yeterdi bile.

Ece, parmaklarının arasında tuttuğu nazar boncuğunu görünmeyecek şekilde elbisenin iç kısmına taktı. "Biz önlemimizi alalım da," dedi. Dediğine kıkırdadım.

Elçin telaşlı telaşlı ortada dolanırken, "Saat altı olmak üzere, hadi çıkalım odadan," dedi. "Dans ekibi kapının önünde bekliyor."

İnce uzun boydan aynadan kendime baktım. Her şey düzgündü, göze batan herhangi bir şey göremiyordum. "Burçin, hadi!" kapının oradan bana seslenen Ekin'in yanına gittim.

Onlar odadan çıkıp gittikten sonra ben de çıktım. Kızlar beni ortasına aldı hemen. Etrafım dört kızla çevriliydi, ben ise elimde tüylü tefle ortalarındaydım. Şarkının başlamasıyla kızlar ilerleyince ben de yürümeye başladım.

Geniş tahta yoldan kıvrak hareketlerle yürümeye başladı kızlar. Eteğini tuttuğum abiyemle, tefi oynatarak yürüyordum aralarında. Pistin bulunduğu kısma geldiğimde dördü de yer değiştirerek oynamaya başladılar. Ben tefi sallamaya devam ederek ya kendi etrafımda dönüyordum ya da bir sağa bir sola gidip geliyordum.

Mutlu oluşum her halimden belliydi bence. Kalbim olması gereken hızdan daha fazla atıyordu, içim kıpır kıpırdı, durmadan gülümsüyordum.

Annem, anneannem, yengem, halam hepsi mutlulukla izliyorlardı. Fotoğrafçı pistteki her halimizi ölümsüzleştiriyordu. Sırıtarak verdiğim pozların ardından biten şarkıyla boşta kalan sol kolumu havaya kaldırdım. Çünkü herkes poz vermişti.

Değişen şarkıyla birlikte misafirler akın akın piste çıkmaya başladı. Kızlar anında yanıma damladı, yanlarında Minel de vardı.

Evliliğin diğer adımını da atmıştık. Artık son bir adım kalmıştı; nikah. Bu mutlu günümde sevdiklerimin olması o kadar güzel bir histi ki.

İlerleyen saatlerde en önde olmak üzere pistin ortasına kadar geldim ve süslü, kırmızı sandalyeye oturdum. Misafirler benim etrafımda dönerken birisi elinde kına tepsisiyle dibimde dönüyordu. "Ağlasana kızım ya! Ağlamayan gelin mi olur hiç?!"

Şarkıdan dolayı kulağımın dibinde bağıran Ekin'e göz devirdim. "Sana ne be! İster ağlarım ister ağlamam."

"Gamsız!" Ekin kafama örtülmüş kırmızı örtünün altından çıkmadan bu sefer Elçin, Ece ve Minel kafalarını soktu.

"Abla, sen niye ağlamıyorsun?" dedi Elçin. Omuz silkerek cevap verdim.

"Vallahi cemiyet ağlamadın diye dedikodunu yapacak," ters ters Ece'ye baktım. "Yaparlarsa yaparlar. Hem ben mutluyum, niye ağlayayım?"

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now