-13-

859 47 1
                                    

Keyifli okumalar...

Karşıdan gelen Elçin'i görünce görmesi için elimi kaldırdım. Omuzundaki çantasına daha çok asılırken yanıma geldi. "Bak istersen eve ben götürebilirim seni."

Kafasını salladı. "Gerek yok abla. Şoför gelecek almaya," Ekinlere ne kadar geç gidersem o kadar iyiydi. Teyzesi ile iyi anlaşıyor olabilirdim ama bu Ozan'a katlanacağım anlamına gelmiyordu.

Gözlerimi devirdim. "Peki madem," dedim. "Eve gidince verilen ödevleri yapmayı unutma. İlkokul çocukları gibi muamele görmek istemiyorsan hepsini bitir."

Ofladı. "Ay abla tamam," sağ elimde çantam olduğu için sol kolumla ona sarıldım. "Akşam görüşürüz güzelim."

"Görüşürüz," yanından ayrılıp arabaya bineceğim sırada Çağatay hoca ile göz göze geldim. Gülümseyerek baş selamı verdiğinde istemeyerek de olsa ben de başımı salladım. Adama mahcup değildim tabii ki ama içimde utanma duygusu vardı nedensizce.

Kemerimi bağladıktan sonra sakince okulun çevresinden uzaklaştım. Caddeye çıkınca biraz hızlı sürmeye başladım. Yalnız olunca hızlı araba kullanmaya bayılırdım. Annem ise bundan nefret ederdi. Her zaman uyarır hatta bazen Elçin'i nöbetçi olarak kullanırdı. Ara sokaklardan geçerek yirmi dakika sonra varabildim. Yakınlardaki pastaneden tatlı alıp birkaç sokak üstteki Ekinlerin evine vardım.

Aralık kapıdan binaya girip hızla merdivenleri tırmandığımda kapı çoktan açılmıştı. Kapıda Ozan ve Ekin vardı. Ozan'ı görünce zoraki bir gülümsemeyle "Hoş geldin," dedim. Ağzı kulaklarında cevapladı. "Hoş buldum Burçin."

Ekin gülmemek için eliyle dudağını sıkıp duruyordu. Yapmacık gülümsememi ona gönderdiğimde şirince sırıttı. "Geç hadi."

Kapının karşısındaki salona vardığımda herkesin orada olduğunu gördüm. "Burçin, hoş geldin kızım."

"Hoş buldum Mehtap teyze," onunla sarıldıktan sonra sıra Ekin'in teyzesi ve eniştesine gelmişti. "Hoş geldiniz."

Reyhan teyze anlık mutlulukla kollarını bana doğru açıp sıkıca sarıldı. "Hoş bulduk Burçincim, nasılsın?"

"İyiyim sizi sormalı," gözleri kısılana kadar gülümsedi. "İyiyiz biz de kızım."

Elimdeki tatlıyı fark ettim. "Tatlı almıştım mutfağa koyayım."

Ekin "Ben de yemeklere bakayım," diyerek arkamdan gelirken Ozan da bize katıldı. "Ben de gideyim, yardımım dokunur."

"Ozan!" Selami amcanın uyarısına rağmen peşimizden gelmişti. Elimdeki tatlıyı Ekin'e uzattığımda sordu. "Anlat bakalım hanımefendi."

Yüzümde bir şey varmış gibi ellerimle yüzüme dokunurken kaşlarımı kaldırıyordum aynı zamanda. Ekin, yaptığım hareketi anlamayınca kafamla masaya yaslanmış salatalık yemekte olan Ozan'ı gösterince anladı.

Ozan benimle yaşıttı. Siyah kaş, siyah göz, siyah saç ve beyaz teniyle yakışıklı çocuktu aslında ama fazla yılışıktı.

"Aaa," dedi Ekin eliyle bacağına vururken. "Burçin ben sana bir şey anlatacaktım unuttum. Odamda anlatayım gel," mutfaktan çıkacağımız sırada arkamızdan Ozan'ın geldiğini fark etmiş olacak ki yüksek sesle konuştu. "Önemli ve özel."

Ozan elindeki salatalıkla mutfakta kalırken biz odaya geçmiştik. Ekin içeriye girmemle kapıyı kapatıp kilitlemesi bir oldu. "N'oldu? Çabuk anlat!" heyecanlı sesine güldüm.

Galata Kulesi'ne gittiğimiz günü, hiçbir detayını atlamadan anlattım. Tabii babamın olayını da. Üzüldü, gözleri doldu hafiften. Arkadaş, dost dediğin böyle olmalıydı. Birbirinin kuyusunu kazıp yüz yüze gelince canım cicim olan insanları asla anlayamayacaktım sanırım. Dost dediğin her anında yanında olan biriydi. Derdini anlattığın, onun derdine ortak olduğun, o üzüldüğünde üzüldüğün, sevindiğinde sevindiğin.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now