-33-

341 25 0
                                    

Keyifli okumalar...

Başımın ağrısından önümdeki hiçbir işe düzgünce odaklanamıyordum. Sabahtan beri böyleydi, güçlü ağrı kesiciler alsam da bir şey fark etmemişti. Çatlayacak dereceye gelen başım dördüncü ağrı kesicini içmem için zorluyordu beni. Dördüncüyü de içersem bir şey fark etmeyecekti bence. İlk üçte geçmeyen ağrı dördüncüde de geçmeyecekti.

Önümdeki kağıda geri döndüm. Cuma günü yapılacak olan deneme sınavıyla ilgiliydi. Yönetmelik bana da gönderilmişti, onayımdan geçmesi gerekiyormuş çünkü.

Zaman geçtikte daha da çekilmez olan baş ağrım gözlerimin dolmasına yetti. Bir nebze dahi olsa azalmaması sinirlerimi bozuyor ve bu da benim gözlerimin dolmasına yetiyordu.

Karşımdaki duvarda asılı olan saate baktığımda öğle vaktine az bir zaman olduğunu gördüm. Geldiğimden bu yana gözümü yelkovana dikmiş, ilerlemesi için durmadan bakınıp durmuştum. Dört ay gibi gelen dört saat sonunda bitince önümdeki zarfa yönetmeliği koyup masaya bıraktım. Üstümdeki beyaz önlüğü çıkarıp asarken kabanımı giydim. Koluma taktığım çantaya telefonumu koyduktan sonra son kez masayı kontrol edip odamdan çıktım.

Zil çalmaya devam ediyordu ama öğrenciler çoktan sadece sınıfları değil binayı da boşaltmıştı. Merdivenleri indiğim sırada diğer öğretmenlerin konuşarak binanın çıkışına doğru ilerlediklerini gördüm. Adımlarımı yavaşlatıp dikkati üstüme çekmemeye çalıştım. Çünkü o kadar insanı kaldıracak kafada değildim.

Onların ardından ben de binadan çıktıktan sonra büyük adımlarla beni okul çıkışında bekleyen Tolga'ya yürüdüm. Birkaç öğretmenin başı benden tarafa çevrilince zoraki bir gülümsemeyle baş selamı verdim. Kendimi Tolga'nın yanına attığım gibi kollarımı boynuna doladım.

Kabanın yakalarına dikkat etmeden kafasını boynuma gömüp kollarını belime sardı. Ben kokusunu derince içime çekerken boynumdan öpüp geri çekildi. Bakışları yüzümü bulduğunda kaşlarını çattı. "Neyin var?" bir eli yanağımı buldu. "Yüzün bembeyaz ve keyifsiz duruyorsun."

"Sabahtan beri başım çatlıyor," kafamı göğüs kafesine bastırdığı sırada saçlarımdan öptü. "Ağrı kesici falan içtin mi?" kafamı sallayıp dediğini onayladım.

Ellerimizi birbirine kenetleyip önünde durduğumuz arabasının yolcu koltuğuna yürüdü. Beni bindirdikten sonra kapıyı kapatıp kendi de sürücü koltuğuna geçti. "Nereye gidelim güzelim?" arabayı çalıştırdıktan sonra bakışları beni buldu. Omuz silktim. "Fark etmez ama sonra sahile gidelim mi?"

"Gidelim güzelim."

Ellerimi ellerine hapsettikten sonra okulun çevresinden çıktı. Boşta kalan elimi yumruk yapıp ortamızda olan kolluğa dirseğimi dayadım. Tolga'nın yanındayken surat asmak istemiyordum. Minicik bir konudan dahi suratımı asıp onun da keyfini kaçırmak istemiyordum ama bazen bu gerçekleşmiyordu.

"Niye öyle bakıyorsun?" yandan gülüşüyle bana baktı. "Gözüme diğer günlere nazaran daha bir yakışıklı geldin."

"Bak seen," hoşuna gitmiş olacak ki gülümsemesi dudaklarında duruyordu hala. "Pazar günü barda Gökdeniz ve Bahadırla baya muhabbet ettin bakıyorum?" meraklı çıkmıştı sesim.

"Öyle muhabbet etmek istedik. Kafa çocuklarmış," meraklı bakışlarım yerini inanmaz bakışlara bıraktı. Beklemiyordum çünkü böyle bir şey. "Bakma öyle. Onlar hakkında birazcık yanılmışım."

"Birazcık?"

"Tamam ya, bayağı bayağı yanılmışım."

"O kadar dedim ama dinlemedin. İnsan sevgilisinin lafını dinler bir kere de," dikiz aynasından arkayı kontrol ettikten sonra bakışlarını bana çevirdi. "Hayatım zaten senin lafını dinliyorum. Bu yüzden de Ferhat'ın dilinden kurtulamıyorum, hanımcı deyip duruyor."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now