-24-

629 31 2
                                    

Keyifli okumalar...


Bilmem kaçıncı kez girdiğimiz mağazadan da çıkmıştık. Ben istediğim tarzda ayakkabı ve elbise almıştım ama Elçin bir tane bile ayakkabı beğenmemişti.

Yarın Gökayların nişanı vardı. Bütün cemiyet orada olacaktı ki olmasa bile Tolga'nın yakın arkadaşı olduğu için yine de gidecektim. Zümrüt yeşili, ince ipli, saten bir elbise almıştım. Bunlara ek olarak derin göğüs ve sırt dekoltesi de vardı.

Sarhoş olmamın üstünden bir hafta geçmişti. Sarhoş demeye de bin şahit gerekirdi. Yaptığım davranışların farkındaydım. Tolga'yla öpüşmemiz bütün kuralları bitirmişti tabii. Şimdi de alay konusu olmuştum. Bazen sırf beni sinir etmek için bile hususi arayıp kuralları aştığım söylüyordu. Yüz yüzeyken iki lafından biri buydu.

Tekrar bir mağazaya gireceğimiz sırada Elçin'in kolundan tuttum. "Bana bak, bu sonuncu mağazaya girişimiz. Eğer burada da bir şey beğenmezsen ve elin boş çıkarsan eve döneriz."

"Ne demek eve döneriz?! Yarın ne giyeceğim ben, Serkan olacak bir de."

"Umurumda bile değil. Ya alırsın ya da eve döneriz, seçim senin güzelim," sinirli sinirli önden yürürken söyleniyordu. "Tabii hanımefendi her türlü sevecek olan sevgilisi var. Tuzu kuru," bir şey demeden ardından mağazaya girdim.

İstediği tarzda ayakkabıyı söyledikten sonra önüne konulan üç farklı renkte ve birbirine az çok benzeyen topukluları inceledi. Beyaz ipli topuklu eline alıp bana gösterdi. "Nasıl?"

Elbisesi saks mavisi renginde olduğu için güzel olurdu. "Güzel," diğer mağazalardaki yüz ifadesini takınmadığı için sevindim içten içe. Elçin'in bu kararsızlığı beni deli ediyordu.

İkimizin de beğendiği topukluda karar kılıp almıştı. Mağazadan çıktığımızda telefonumun zil sesini duydum. Çantamdan çıkarıp baktığımda Tolga arıyordu. "Efendiim."

"N'apıyorsunuz güzelim? Bitti mi işiniz?" göz ucuyla Elçin'e baktım. Suratında herhangi bir somurtkanlık yoktu. "Bitti canım, eve geçiyoruz. Sen n'apıyorsun?"

"Şirketteki işlerim bitti. Yemek yiyelim mi diyecektim," dedi. Sesi mutlu geliyordu. "Olur da sen neşelisin bakıyorum."

"Seninle konuşuyorum ya ondan. Sesinle bozuk olan moralimi bile düzeltiyorsun," Elçin, Tolga'nın sesini duymuş olacak ki 'vay be' dercesine baktı. Sol kolumun tersiyle karnına hafifçe vurdum.

"Diyorsun," arkanda ince inleme sesi gelince olduğum yerde durdum. "Tolga?"

"Can şenliğim?"

"O arkadan gelen inleme sesi ne Tolga?" durdu. Birkaç hışırtı sesinden sonra Tolga'nın boğuk sesini duydum. Çok az geliyordu sesi. "Kızım ses çıkarmasana. Anlayacak şimdi."

"Tolga! Ne kızından bahsediyorsun sen?! Neyi anlayacakmışım ben Tolga?!"

"Gü-güzelim, birazdan yemekte konuşsak olur mu? Gerçekten hiçbir şey bildiğin gibi değil."

Derin nefes aldım. Kekelemişti. Bir şeyler sakladığı için kekelemişti! "Yarım saat içinde Gökdeniz'in restaurantında oluyorsun."

"Yine mi Gökdeniz anasını satayım," sesi mırıldanır gibi çıkmıştı. "Tamam canım, hemen çıkıyorum," bir şey demeden telefonu kapattığımda ellerim titriyordu. Bir şeyler karıştırıyordu!

Elçin önümde durmuş endişeli gözlerle bana bakarken bir adım attım. "Eve taksi ile dön. Benim Tolga'nın boyunun ölçüsünü almam lazım," agresif hallerimden dolayı çekinmiş olacak ki bir şey sormadı. Sadece kafasıyla onaylamakla yetindi. Çıkışa geldiğimizde Elçin'den ayrılıp direkt Gökdeniz'in restaurantına sürdüm. Yoldayken kafamda bir sürü senaryo kurmuş ve hepsine sinirlenmiştim. Yargısız infaz da yapmak istemiyordum ama düşüncelerim yargısız infaz yapmaya zorluyordu beni.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now