-21-

853 48 4
                                    

Keyifli okumalar...

Esneye esneye kahvaltımı yapıyordum. Son dakika bir kararla daha fazla Türkiye'de durmak istemediğimi anladım. Bu yüzden yarın İstanbul'a dönüp aynı gün de uçakla Amerika'ya gidecektim. Vize, pasaport, uçak bileti her şey hazırdı. İstifa bile.

Dün gece biraz kitap okuduktan sonra istifa mektubunu yazmıştım. Sakin kafayla evden ses çıkmadığı bir saatte yazmak istemiştim. Hem de gündüz yazmaya üşenmiştim. Bundan dolayı da geceye ertelemiştim. Sabahın sekizinde annemin aramasıyla uyanmıştım. Kendisi sabahın erken saatlerinde uyandığı için beni de erkenden uyandırmıştı. Dört saat kadar anca uyuduğum için zor uyanmıştım, geri uyumak istediğimde ise ayaklarım soğuk olduğu için uyuyamamıştım.

Birazdan anneannemle dedem evden çıktığında kendimi direkt yatağa bırakıp onlar gelene kadar uyuyacaktım. Fazla bir şey yememiştim. Arada ağzıma yeşil zeytin atıyordum bir de çayımı içiyordum. "Dayınlara gelmek istemediğinden emin misin kızım?"

Anneannemi onayladım. "Uyuyacağım biraz. Annem yüzünden erken uyandım," anneannem dayımlara gidip yengemle dedikodu yapacaktı, dedem de yakın bir arkadaşıyla buluşacaktı.

Herkesin kahvaltısı bittikten sonra masayı toparlayıp onları evden gönderdim. "Bir şey olursa arayın, almaya gelirim."

"Hanım şuna bak. Büyümüş de bizi tembihliyor," dedi dedem. Gülümsedim. "Evelallah dinç insanlarız başımızın çaresine bakabiliriz Burçin Hanım."

"Tamam tamam bir şey demedim," ikisini öpücük atıp kapıyı kapattım. Vakit kaybetmeden odama geçtim. Bir köşede beni bekleyen valizimi yere koyup açtım. Dolapta duran eşyaları tek tek valize özenle yerleştirirken telefonumun zil sesi çaldı. Tolga'nın olacağını tahmin etmiştim bu yüzden göz devirerek yatağın üstündeki telefona ulaştığımda Elçin'in olduğunu gördüm.

"Elçin? Senin bu saatte okulda olman gerekmiyor mu?"

"Evet ama seni özledim."

"Yarın geleceğim ya güzelim," elimdeki kazağı açık olan valize atıp yatağa oturdum. "Olsun ama yine gideceksin."

Gözlerimi kısa bir süreliğine yumdum. "Gittiğin günden beri bunu konuşuyoruz, farkındasın değil mi fındık kurdu?"

Onayladı. "Farkındayım ama ne yapayım. Değer verdiğim sayılı insanlardan birisin. Hem ablamsın hem yakın arkadaşım," dediğiyle gözlerim doldu.

"Neyse," dedim göz pınarlarımda biriken yaşları silerken. Daha fazla ağlamak istemiyordum ama yarın buradan giderken çok ağlayacaktım. "Çağatay hoca seni sordu."

"Eee?" sesim bıkkın çıkmıştı. "Ben de kibar bir dille ailevi işlerimizin onu ilgilendirmediğini söyledim."

"Elçin!" uyaran sesime aldırış etmeyeceğini biliyordum. "Ne yapayım abla. Sabahtan beri bana da gına geldi."

"Tamam tamam."

"Ne yapacaksın?" sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı. "Valize eşya yerleştiriyorum sonra da uyuyacağım. Niye sordun ki?"

"Hemen kapatma diye," güldüm. "Kızım sen gidip ders çalışsana ya da Serkan'ın sevgilisi olup olmadığını öğrensene."

"Serkan kaçmıyor ya."

"Ya kaçarsa?" uğraşması güzeldi ama benim kardeşim bunu yemezdi. "Sen ne olsun istiyorsun?"

"Hiçbir şey."

"Neyse derse gireceğim şimdi kapatıyorum," onaylayan mırıltılar çıkardım. "İyi dersler fındık kurdum."

Telefonu kapatıp yatağa geri koydum. Uyandığımdan beri -yaklaşık 4 saattir- Tolga'dan herhangi bir arama veya mesaj gelmemişti. Şaşırmıştım doğrusu. Bir hafta boyunca durmaksızın, yüzsüz gibi iletişime geçmeye çalışmasından sonra yazmaması tuhaftı.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now