-19-

790 51 4
                                    

Keyifli okumalar...

Uyandığımda yataktan kalkmadım. Uzanmaya devam ederek düşünmeye başladım. Ailecek vakit geçirmemizin ardından iki gün geçmişti. Annemler geldikleri günün gecesi geri dönmüştü, Gökdeniz Yalova'da yaşayan babasının yanına gitmişti.

Dün hiçbir şey yapmayıp oturdum. Elçin ders çalışmıştı Ekin ise benimle sohbet etmişti. Tuna'ya, cuma günü olanları tek tek anlatmıştım. Sinirlemişti ama bir şey yapamayacağını biliyordu.

Kafamı camdan tarafa çevirdiğimde çok yavaş yağmur çiselediğini gördüm. Saat sabah yediydi. Dün erken uyuduğum için erkenden uyanmıştım. Yanımda yatan Elçin'e dikkat ederek yataktan kalktım. Gitmelerine daha birkaç gün vardı.

Daha boşaltmadığım valizden eşofman altı çıkarıp giydim hemen. Odadan çıktığımda daha kimsenin kalkmamış olduğunu fark ederek kapıya yöneldim. Buraya gelirken valize neler koyduğumun farkında değildim. Okumak için kitap da getirmemiştim ama bu boşluğu Elçin'in evden getirdiği kitaplar hemen doldurdu.

Montumu ve ayakkabımı giyip evden çıktım. Yağmurlu havalarda dışarıda azıcık dolanmayı seviyordum. Karlı hava ise vazgeçilmezimdi. Çok soğuk oluyordu ama çok hoşuma gidiyordu.

Yatağın yanındaki komodinin üstünde duran kulaklığı almıştım çıkarken. Telefondan müzik açıp kapüşonu da kafama geçirdim. MaNga'nın herhangi bir şarkısı kulağıma dolduğunda sessiz mırıltılarla eşlik etmeye başladım. Bütün şarkılarını ezbere biliyordum.

Onlar uyanmadan geleceğimi düşünerek not bırakmamıştım. En fazla iki saate dönerdim.

Sahil buraya biraz uzaktı. Yürüyerek zaman alıyordu ama şu an umurumda değildi. Kaç gündür o tuzlu kokuyor çekmiyordum içime. Hem sahil kenarında oturmayı hem de denizin tuzlu kokusunu özlemiştim. Bir de şey, denize baktığımda Tolga aklıma geliyordu. Belki... belki onun için de gidiyor olabilirdim.

Sakin ve yavaş adımlarla sahile ilerlerken değişen şarkılara da ayak uyduruyordum. Beynimin içinde sadece şarkı sözleri dönüyordu. Onun dışında başka bir şeyin geçmesine izin vermiyordum.

Bir süre sonra sahile geldiğimde sahile en yakın yer olan kırmızı yoldan yürümeye başladım. Etrafta çok fazla insan yoktu, bu beni biraz daha rahatlatıyordu. Giydiğim montum yağmur yağması nedeniyle renk değiştirirken umursamadım. Şu an sadece derin bir nefes alıp vermek istiyordum.

Biraz daha ilerledikten sonra kafe tarzı bir yerin merdivenlerinden indim. Daha açılmamıştı. Merdivenlerin birkaç adım ötesinden başlayan iskeleye adımımı attım. Üstü tahta olduğu için attığım bazı adımların altındaki tahtalar gıcırdıyordum, takmadım.

Kapatmış olduğum müziğin ardından kulaklığımı çıkarıp cebime kattım. İskelenin ucuna gidip ellerim cebimde etrafıma baktım. Denize düşen yağmur damlalarını izlemesi hoşuma gitmişti bir an. Tebessüm ederek izlerken ellerimi cebimden çıkarıp iki yana açtım. Kafamı gökyüzüne kaldırıp gözlerimi kısarak kara bulutlara baktım. Boşluktaymış gibi hissediyordum. Sanki şu an yaşamam, yaşananlar hatta ben bile hiç var olmamışım gibiydi. Öyle hissediyordum.

Kısa bir süre öyle durdum sonra eski halime döndüm. Yanaklarımdan çeneme doğru yol izleyen yağmur damlasını elimin tersiyle sildim. Gözlerim ufuk çizgisinin bulunduğu yere dalınca aklıma Tolga geldi. Bana göre uzun kirpiklerin, yana taranmış siyah saçları, kahve rengi gözleri...

Sinirlendiğinde meydana çıkan çene kemiği de vardı tabii ki.

Gülümsemeden edemedim. Fakat onun için gülümsememe gerek yoktu aslında. Üzmüştü, kırmıştı, canımı yakmıştı, deli etmişti beni. En çok canımı sıkan o kadar şey söylememe rağmen olumsuz da olsa bir şey dememesiydi.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWo Geschichten leben. Entdecke jetzt