-14-

818 51 0
                                    

Keyifli okumalar...

Geç kalmanın verdiği telaşla oradan oraya koşuşturuyordum. Giydiğim dar siyah pantolon hareket etmemi azıcık kısıtlasa da umurumda değildi, okula geç kalmıştım. Elçin, benim geç kaldığımı görünce şoförle gitmişti.

Elimdeki çayla kapıya doğru yöneldim. Annem masadan kalkmış Nezahat ablayla arkamdan geliyorlardı. "Sen lisedeyken böyle değildin. Ne değişti beş senede?"

Ayağıma ayakkabımı geçirirken anneme cevap verdim. "Beş seneden bahsediyoruz anne. Herkes değişiyor," üstüme geçirdiğim montun ardından kenara bıraktığım çayımı aldım. "Neyse daha fazla geç kalmadan çıkayım ben. Görüşürüz!"

Bir şey demelerine fırsat vermeden kapıyı çekip evden ayrıldım. Beyaz taşlı yolu geçerek garaja geldim. Kendimi arabaya attığım gibi evden uzaklaşıp kısa yoldan okula sürmeye başladım. Dokuza beş dakika vardı ama ben on beş veya yirmi dakikada anca giderdim.

Yeşil ışığın yanmasıyla normal hızda kalkış yaptım. Aynı hızda sürmeye devam ederken sağ taraftan arabanın bir anda önüme çıkmasıyla çıkan arabanın ön tamponuna vurdum. Anlık çığlık ve öne doğru gidip geldim. Emniyet kemeri olmasına rağmen ön cama yapışacaktım neredeyse.

Kaza korkusuyla titreyen elimle yüzümü sıvazladım. "Evren kesin beni sabah sabah sınıyor!" sessiz ve isyankar çıkmıştı sesim. Kemeri çözüp hızla arabadan indim. Ön tarafa gelip iki arabaya baktım. Olan benim arabama değil, diğer arabaya olmuştu.

Araç sahibi sakin yüz ifadesiyle yanıma geldi. "Çok özür dilerim," adam kafasını kaldırıp bana baktı. Dudaklarında hafif bir gülümseme ve gözlerine ise sakinlik vardı. "Sorun değil hanımefendi, hata bende."

Vurduğum arabanın ön tamponu yere düşmek üzereydi. Vurduğum yerdeki far da kırılmıştı. Benim arabanın ön kısmı ise öne çökmüştü farına ise bir şey olmamıştı.

Çevreden birkaç kişi yanımıza gelmişti. Yine bilmişlik taslayarak bir şey zırvalıyor bize akıl veriyorlardı.

Aklıma polisin gelmesiyle sürücü koltuğunun yanına koyduğum çantamdan telefonumu almak için arabaya döndüm. "Polisi arayacağım."

Kollarını olumsuz şekilde sallayarak yanıma geldi. "Sorun değil hanımefendi, şikayetçi olmayacağım hata bende çünkü."

Tuş kilidini açmış olduğum telefonu kapatıp cebime koydum. "Peki," dedim. "Siz iyi misiniz? Telaştan iyi olup olmadığınızı soramadım."

Güldü. "Ben iyiyim merak etmeyin," saçlarını düzeltti. "Asıl siz iyi misiniz?"

Kafamı salladım. "Ben de iyiyim," kolumdaki saate baktım. İyice geç kalmıştım, mükemmel!

"Benim şu an okula yetişmem gerekiyor. Arabanızın masrafını ben karşılayacağım. İsterseniz numaranızı verin iletişime geçelim."

Gözleriyle beni süzdü bir süre. Hadi be adam! Acelem var benim.

"Gerek yok, ben hallederim."

İstemsizce gözlerimi devirdim. "O zaman kendimi kötü hissederim," cebimden telefonumu çıkardım. "Numaranızı söyler misiniz?" beklenti dolu gözlerle onu süzdüm. Koyu kahve gözleri, siyah saçı ve kirli sakalıyla yakışıklıydı. Boyu benimle hemen hemen aynıydı. Yani ona bakmak için çaba sarf etmeme gerek kalmıyordu.

Numarasını kaydettikten sonra ona baktım. Telefonuma 'Kaza' diye kaydetmiştim ismini bilmediğim için.

Kafamı telefondan kaldırdığımda elini uzatmış olduğunu gördüm. Gülümsüyordu. Sanki az önce kazayı yaşayan taraflardan biri o değil gibiydi. "Gökdeniz."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now