-45-

266 13 0
                                    

Keyifli okumalar...

Masayı hazırlayan Zeynep'e yardımcı olmak için birkaç kahvaltılığı alıp bahçedeki masaya götürdüm. Tolga'nın aşağı inmesi için benim yukarıya çıkıp onu kaldırmam gerekiyordu. Hafta sonu olduğu halde katılacakları ihaleden ve yeni projeden dolayı bugün de holdinge gitmesi gerekiyordu.

Sabah saatlerinde esen tatlı rüzgarla giydiğim elbise uçuş uçuş olmuştu. Bahçenin etrafı ne kadar yeşillikle ve duvarla örülü olsa da bir elimle elbiseye hâkim olmaya çalıştım. Yanıma gelen Zeynep'e döndüm. "Çayları koy Tolga'yı uyandırıp geliyorum," dedim onu geride bırakırken. Yanında geçerken beni onayladığını duydum.

Sakin ve sessiz bir kızdı Zeynep. Uzun zamandır da tanıyordum. Tolgaların evinde çalışıyordu bir süredir. Fazla sesi çıkmazdı. Rica edilen her şeyi yapar veya gayret gösterirdi.

Merdivenlerden çıktıktan sonra yatak odamıza daldım. Yatak topluydu ve Tolga yoktu. Adımlarım banyoyu bulduğunda yarı açık kapıyı gördüm. Ne su sesi ne de tıraş sesi geliyordu. Aralık kapıyı ittiğimde, kimsenin olmadığını gördüm.

Kaşlarım çatıldı istemsizce. Bu saatte nereye gitmiş olabilirdi ki? Hele ki her sabah beni öpmeden evden ayrılmayan adam.

Odadan çıkıp merdivenlerden hızla indim. Şu an aklıma gelen bir tek yer vardı; o da Tolga'nın çalışma odası. En alt kata indiğimde diğer kapılar açıkken çalışma odasının kapısı kapalıydı. Tahmin ettiğim gibi buradaydı. Adam son zamanlarda ihale ve projeyle bozmuştu kafasını. Her boş olduğu anda buraya gelip çalışıyordu.

Kulağımı kapıya yasladım. İçeriden tık sesi bile gelmiyordu. Kapıyı tıklatıp kafamı uzattım içeriye. Tolga, gömleğinin ilk birkaç düğmesini açmış camın önünde bir şeylere bakıyordu. "Tolga..." dedim normal ses tonumla. "Canım."

İrkilerek bana döndü. Gergin ve sinirli olan yüz ifadesi bir anda yumuşadı. Yüzünün tümünü kaplayan gülümsemesiyle bana doğru adım attı. Yanıma gelirken elindeki kağıtları masanın üzerine bırakıp bir kolunu belime sardı. Diğer eli usulca yanağımı buldu. "Günaydın can şenliğim," dedi.

Dudağını öperken, "Günaydın," dedim. "Giyindiğin gibi buraya inmişsin. Uyuyorsun sanmıştım," dedim ellerim kaslı omuzlarını bulduğunda.

Yanağımdaki eli de belime indi. "Gitmeden götürülecek dosya olup olmadığına bakayım demiştim," dedi. "İşim bitmişti zaten, hadi kahvaltı edelim."

Hareket edeceği sırada onu durdurdum. Gözüm, ters bir şekilde masaya koyduğu kağıtlara ilişti. Son birkaç haftadır eve mektuplar geliyordu. Tolga'ya her sorduğumda da ya geçiştiriyordu ya da başka bir konu açıyordu. Bu sefer kaçışı yoktu. "Bir şey soracağım..." dedim gözüm hâlâ kağıtlardayken. Yaklaşık bir deste kâğıt vardı. "Ve tek bir cevap istiyorum, Tolga."

Bakışlarımı kağıtlardan Tolga'ya çevirdim. Yüzü gerilmişti, kaşları çatılmıştı. Belimdeki elleri kaskatı olmuştu. Benden bir şey saklıyordu işte!

"T-tamam güzelim," dedi boğuk sesiyle. "Sor bakalım."

Ellerimi omuzlarından kollarına indirdim. "Evlendiğimiz günden beri, eve gelen kağıtlar neyin nesi?" diye sorduğumda savunmaya geçeceği çok belliydi. Konuşmamasını sağlamak amacıyla elimi kaldırdım. "Geçiştirmek yok. Tek soru, yalansız dolansız tek bir cevap."

Derin nefes aldı. Yutkunmasıyla oynayan ademelmasına takıldı gözlerim. Söylemek istemediği belliydi fakat, söylemezse de benim tribimle karşı karşıya kalacağını iyi biliyordu. Buna inadım da ekleniyordu üstelik.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now