-39-

266 15 0
                                    

Keyifli okumalar...

Herkesin huzur bulduğu bir yer veya bir koku vardı. Onu yanında hissettiğinde oldukça mutlu olur, işini bile düzgün yapardı. Benim ise müptelası olduğum iki şey vardı; ilki denizin tuzlu kokusu, ikincisi ise sevdiğimin kollarının arası.

Hava ne kadar soğuk olsa da ona sıkıca sarılmış denizi izliyordum. Tepedeki güneş insanı pek ısıtmasa da görüntü olarak varlığını sürdürüyordu.

Okulların açılmasına birkaç gün kala öğleden sonraki boş zamanımı değerlendirmek için Tolga'yla vakit geçiriyordum genellikle. Bu birkaç gün sonra sadece öğle saatlerinde görüşebilecektik.

Arada saçlarıma minik minik öpücük kondurması mutlu olmama yetiyordu. Buluştuğumuzdan bu yana gülümsüyordum yanında. "Düğüne az kaldı," sesim oldukça sessiz çıkmıştı. Duyup duymadığından emin bile değildim. "Gelinliğim ve damatlığın hazır bile değil."

"Daha neredeyse iki ay var, az kaldığından emin misin yavrum?"

Kafamı sıcacık göğsünden ayırmadan yukarı doğru kaldırdım. "O iki ay nasıl hızlı geçecek biliyor musun sen?" kahveleriyle dikkatlice bana bakıyordu. "Hem ne evin içi tamamlandı ne de eşyalar geldi. Her şey son dakikaya kalacak ve yetiştiremeyeceğiz!"

Yandan bir gülüş sergileyip bu sefer alnımdan öptü. Sıcak dudaklarını alnımdan çekmesiyle üşümem bir olmuştu. "Sana söz veriyorum her şeyi istediğin gibi yapıp yetiştireceğim. Sen sadece hayalindeki gelinliği düşün."

"Peki," demekle yetindim. Bakışlarım tekrardan denize kaydığında gözlerimi kapatıp vanilya kokusuyla denizin tuzlu kokusunu içime çektim derin derin. İkisinin birleşimi tuhaftı ama hoşuma gitmişti.

"Sanırım..." derin bir nefes aldı. Gözlerimi açmadan devam etmesini bekledim. "Sanırım sen bana hislerinden bahsetmeseydin ben hiçbir zaman akıllanmazdım."

Duyduğum cümle meraklandırmıştı beni. Gözlerimi açıp kafamı az önceki pozisyonuna getirdim. Gözlerim yüzünün her yerini incelemeye başladığında dudaklarım aralandı. "O zaman iyi ki hislerimden bahsetmişim," elimi yanağına koydum. "İşte insan aşıkken deli de olabiliyor. Bir anlık deli cesareti geldi de açıldım diyelim."

Dediğime kısık sesle kahkaha attı. "Sen deliyken de akıllıyken de oldukça güzelsin. Her halini seviyorum ben senin. Tüm hayatın boyunca neredeyse hep yanındaydım. Rezil oluşunu da sevinişini de üzgün oluşunu da hep gördüm. Bundan sonraki hayatında da hep yanında olacağım."

Kafasını avucumun içine bastırdı. Gözlerini kapatıp uzunca kokladı ve öptü. Onun böyle sevişi, hissettirişi o kadar özel hissettiriyordu ki beni. Bütün nazımı niyazımı ona yapasım geliyordu.

Yerimde doğrulup kucağımdaki çantamı omuzuma taktım. "Minelle buluşacağız," dedim. "Kadını bekletmeden gideyim buluşacağımız yere."

Onaylayıp benimle birlikte banktan kalktı. "Nerede buluşacaksınız?" ellerimiz kenetlenmiş şekilde yolun kenarına park ettiğimiz arabalara doğru yürürken, "Onların restoranında," dedim.

"O zaman Özdemir'i görürsen selam söyle, Ali'yi de öp benim yerime," son dediğine kaşlarımı çatarak ona bakınca omuz silkti. "Arkadaşımın çocuğunu da kıskanacak değilim yavrum. Sadece bir velet."

"Yalnız o velet dediğin yüzüğü de verdi saklamam için. Benimle evlenmesi imkânsız ama ileride kızımız olur da onunla evlenmeye kalkarsa?"

Kafasını hafifçe eğip kirpiklerinin altından bana baktı. "O biraz sıkar yavrum," dediğine yüzümü buruşturdum. "Bazen içinden kıro çıkıyor Tolga," dedim. "Şimdi ben seni içindeki kıroyla baş başa bırakıyor ve gidiyorum."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now