-47-

317 13 1
                                    

Keyifli okumalar...

Yüzümde bir şeyler vardı. Yavaş yavaş, fazla hissedemediğim şekilde bir şeyler olduğundan emindim. Sıcak rüzgar yüzüme vurdu. Beyin olarak uyanan ben, gözlerimi açmak istemiyordum. "Can şenliğim..." tanıdık melodiyi duydu kulaklarım. Tatlı tatlı, kısık sesle bana sesleniyordum. "Uyan hadi."

Gözlerimi çok az aralayıp birkaç kez kırpıştırarak bulanıklığını giderdim. Tolga, belli belirsiz bir tebessümle bana bakıyordu. Gözlerimi kapattım tekrar.

Yüzümde olan şey bu sefer belirgindi. Parmakları, yanağımda gezindi ilk önce daha sonra dudaklarıma kaydı. Baş parmağıyla yavaşça dudaklarımı okşuyordu. "Güzelim... uyan artık."

"Tolga," dedim dişlerimin arasından. Ağzımı açacak halim yoktu. Son iki gündür yorulmasam bile yorgun ve bitkin hissediyordum. Ufaklık, ufaktan beni yormaya başlamıştı bile. "Birazcık daha uyuyalım, lütfen."

Sırtında olan elimi daha da sıkılaştırıp iyice ona sokuldum. Vanilya kokusu burnumu doldurdu. Kafamı göğsüne yaslamışken derin derin çektim içime.

Koluna belime sarıp saçlarımı okşamaya başladı. Uzun tırnaklarım sırtında milim milim ilerlerken gözümü açtım. Etraf az öncekinden daha iyiydi. Uykum açılmıştı artık, uyuyamazdım.

Kafamı göğsünden kaldırıp alttan ona baktım. Uzamaya başlamış sakalları, biçimli burnu ve dolgun dudakları çarptı gözüme. O dudakları sanki benim onu öpmem için yaratılmıştı.

Sakallarının dudağıma batacağını bile bile çenesinden öptüm. Kafasını aşağı indirip gülümseyerek bana baktı. "Günaydın canım," dedim gülümsemesine karşılık vererek.

"Günaydın can şenliğim."

Çok nadir adımla sesleniyordu. Durmadan hitap edecek bir kelime buluyordu. Sanki o kelimeleri sarf etmezse ona inanmayacaktım ya da o kendini kötü hissedecekti.

Sırt üstü dönüp kafamı onun hizasına çıkardım. Kahverengi hareleri sabahın körü olmasına rağmen parlıyordu.

Elini karnıma koydu, sakin sakin okşamaya başladı gözlerimin içine bakarak. Dikkatli, nazik, sakin olmaya çalışıyordu. Bir şeyleri yanlış yapmaktan korkuyor gibiydi adeta.

Sırtındaki elini yanağına götürüp ona doğru döndüm. Elini karnımdan çekmemişti yine de. "Ne zaman uyandın?" sorduğum soruya cevap vermeden yanağındaki elimin içini koklayarak öptü. "On beş dakika olmuştur," dedi gülümsemeye devam ederek.

Arkasında kalan komodinin üstündeki saate baktım. Saat kontrol vaktine yaklaşıyordu. "Kalkalım hadi. Geç kalacağız kontrole," yattığım yerde doğrulurken benimle birlikte hareket etti. Oturup bacaklarımdaki örtüyü kenara savuşturacağım sırada elini karnıma koyup eğildi.

Daha belirgin olmayan karnıma narin hareketlerle öpücük kondurdu. "Günaydın..." diye fısıldadı. "Bücür."

Güldüm.

Sanki birisinin duymamasını ister gibi söylemişti iki kelimeyi de. Parmaklarım çok az beyazlaşan saç tutamlarında gezindi. Son kez öpücük kondurup doğruldu. Bu sefer hız kesmeden bana yaklaşıp önce burnuma daha sonra dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı.

Her şey çok yeniydi. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı, ne iyi gelir ne kötü olur bilmiyordum. Sıfır bilgim vardı annelik hakkında. Elçin'in hem ablası hem annesiyim diyordum kendime. Fakat bu bambaşkaydı.

Evet, zamanında onun için de endişelenmiştim, bir anne gibi yaklaşmıştım ona ki bu devam ediyor. Ama yine... bambaşkaydı. Bu duyguyu tatmak, canından kanından birine ebeveynlik edip onu için her şeyi yapacağını bilmek çok başkaydı.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now