-26-

515 32 0
                                    

Keyifli okumalar...

Tıkırtıyla gözümü açtığımda annemin koltuktan kalktığını gördüm. Yere düşen telefonunu aldı ve gülümseyerek bana baktı. "Günaydın annem," uyku sersemliğiyle zoraki bir gülümseme yolladım ona. "Günaydın."

Yan tarafa koyduğum telefonuma el yordamıyla uzanıp saate baktım, 09:51

Ardından gelen mesaja gözlerimi kısarak baktım. Telefonun parlaklığı gereğinden fazlaydı, bu yüzden istemsizce gözlerimi kısmıştım.

Tolga: Günaydın can şenliğim. Aşağıda seni bekliyorum :)

Dıştan kaşlarım çatık olsa da içten içe gülüyordum. Kesinlikle aptal aşıktım. Telefonu geri yerine koyup üstümdeki örtüyü bir çırpıda çektim. Doğrulup yataktan indim ve üstümdeki hastane kıyafetlerini çıkarmak için banyoya doğru yürüdüm. "Burçin biraz otursaydın kızım. Acelen ne?"

Banyo kapısının kulpunu tutmuş, anneme dönmüştüm. "Anne sadece alerjik şok geçirdim. Vebalıymışım gibi davranmasan mı?" bir şey demesine fırsat vermeden banyoya girecektim ki seslendim. "Tolga aşağıda bekliyormuş!" elimi yüzümü yıkadıktan sonra hemen üstümü değiştirip geri banyodan çıktım. Annem çantasını, telefonumu almış hazır halde beni bekliyordu.

Birlikte odayı son kez kontrol edip çıktık. Asansörle beş kat aşağı indikten sonra annem kolumda danışmana doğru yürüdük. "Ben geçiyorum," kafasını salladıktan sonra taburcu işlemleri için danışmadaki yetkiliye döndü. Sanki dün bayılan ben değilmişim gibi hızlı hızlı hastane binasından çıkıp karşıdaki banklarda beni bekleyen Tolga'ya adımladım. Elinde benim kabanımla beni bekliyordu. Yanına vardığımda sarılmadan önce kabanı giydirdi ardından vakit kaybetmeden kollarını belime doladı.

"Niye gidip uyumadın? Annem bekliyordu zaten," enseme doğru bir öpücük kondurdu. "İçim rahat etmeyecekti. Ziyaret saatleri dışında yukarı da salmıyorlar," gülümsedim. Bu adamı bazen içime sokasım geliyordu. Bu da o anlardan biriydi.

Düne göre iyice kızarmış gözleri dikkatimi çekti. Parmaklarım gözüne gitti. Dikkat ederek parmağımı göz kapağında gezdirdikten sonra yanağından öptüm. "Bari bugün şirkete biraz geç git."

"Olmaz, proje var," omuzlarım düştü. "Yani benimle vakit geçirmek istediğini biliyorum yavrum ama iş olmadan aş olmuyor biliyorsun."

Dediğine gülerken ellerim yerinde durmayıp yüzünün her yerinde geziniyordu. "Öyle olsun madem ama," dedim. "İşin bittiği an eve gidip dinleneceksin tamam mı?"

Bir süre bakışları yüzümde gezindi sonra onayladı. "Tamam."

Annem yanımıza geldiğinde Tolga ile ayaküstü konuştu. Teşekkür etti, bir nevi benim dediklerimi dedi sonra ise benimle birlikte arabaya bindi.

İlgilenmeleri çok güzeldi, hoşuma gitmiyor desem yalan olurdu fakat boğuyordu beni. Bu kadar ilgi ve alaka da fazlaydı yahu. Kendimi gerçekten ölümcül hastalığa yakalanmış gibi hissediyordum.

Kısa süre sonra evin önüne gelince annem bir şey demeden arabadan indi. İnmesiyle Tolga'nın dudaklarıma kaplan misali yapışması bir oldu. Dudağının altından gülümserken bir eli belimde bir eli ensemdeydi. Bir yandan öperken bir yandan yanağımı okşuyordu. "Şirketten çıktığım gibi gelirim."

"Ne dersem diyeyim bir şekilde ikna edeceksin değil mi?" yan bakışıyla gülümseyerek bana baktı. "O zamaan, gelmeni dört gözle bekliyorum," onu ardımda bırakıp arabadan indim. Her zamanki halimle beyaz taşlı patika yoldan geçip eve girdim.

Kış bahçesinde hazırlanan kahvaltıya oturduğumda annem çayını içmekle meşguldü. Tabii bir gözü de bendeydi. Ekmek sepetinden bir dilim ekmek alıp çilek reçelinden sürdüm. "Diyorum ki geçen gün diyeceğin şeyi konuşalım bugün," ekmekten bir ısırık aldım. "Nasılsa bol ve geniş vaktimiz var."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now