-15-

832 49 3
                                    

Keyifli okumalar...

Ağzıma attığım yeşil zeytini çiğnerken annemle göz göze geldim. Tolgayla konuşmuyordum, daha doğrusu konuşamıyordum. Mesaj atsam cevap vermiyordu arasam en fazla on beş saniye sürüyordu. O da benim sorularım ve onun kısa kısa cevapları. Ne olduğunu sormuştum ama cevap vermemişti. 'Bir şey olduğu yok' demişti sadece. Ben de kendi haline bırakmıştım.

"Arkadaşını yemeğe çağıralım bugün," zeytin çekirdeğini tabağın kenarına koydum. "Arkadaşım?"

Ekin veya Bahadır olsa isimlerini söylerdi. "Şu kaza yaptığınız çocuk."

Anlık Elçin'e baktığımda omuzunu silkti. "Niye?"

Çayından bir yudum aldı. "Hem kaza için özür amaçlı, hem de tanımak için."

Annemin yüzünü incelediğimde ifadesizdi. Bir şeyler planlıyor olabilirdi diyeceğim ama onunla da uğraşmazdı. Fakat, annem belli de olmazdı. "Gülay sultan," dedim elime çay fincanını alırken. "Neler planlıyorsun?"

Elçinle birlikte meraklı bakışlarımız annemin yüzünde gezindi. Annem, elindeki çay bardağına dikkat ederek gayet rahat bir şekilde konuştu. "Ne planlayacağım canım, sen de."

"Peki madem," inanıp inanmamak konusunda tereddütteydim. "Birazdan ararım Gökdeniz'i, akşam için müsait olup olmadığını sorarım."

"Unutma."

"Ay anne tamam," hafta sonu olduğu için kahvaltıyı biraz geç yapmıştık. Kahvaltı bittiğinde Elçin'i ders çalışması içi zorla odasına gönderirken ben de bahçeye çıkmıştım.

Güneş vardı ama hiçbir etkisi yoktu. Hava biraz soğuk ve esiyordu. Üstümdeki gri hırkaya biraz daha sarıldım. Rehberden Gökdeniz'i bulup arama tuşuna bastım. Birkaç çalıştan sonra açtı. "Efendim Burçin."

Sesi arkadan gelen çatal bıçak sesini bastırıyordu. "Nasılsın?"

"İyiyim sen?" enerji dolu çıkan sesi beni de kendime getirmişti az çok. "Ben de iyiyim," dedim. "Akşam müsaitsen bize yemeğe gelsene."

Arkadan yükselen ses kesilmiş yerini rüzgar sesine bırakmıştı. "Randevu defterime bakmam lazım."

Güldüm. "Sizinle akşam yemeği yemek benim için bir lütuftur hanımefendi, müsaitim."

Gülmem devam ederken onun söylediği cevaplamaya çalıştım. "İltifatınız için teşekkür ederim beyefendi," yüzüme gelen saçı kulağımın arkasına kıstırdım. "O zaman akşam yedide."

"Tamamdır, yedide," konuşma boyunca sesi hep neşeli gelmişti. "Kolay gelsin."

"Görüşürüz," telefonu cebime atıp geri mutfaktan içeri girdim. Masada çayını içmeye devam eden anneme arkadan sarıldım. "Yedide burada."

Elini yanağıma koydu. "Birazdan yemek yapmaya başlayalım o zaman."

"Anne, benim karnıma bir ağrı girdi, bir ağrı girdi anlatamam."

Yanağımdaki elini çektiği sırada bana doğru döndü. "Yemezler canım, birlikte yapacağız. Şimdi yukarı çıkıp üstünü değiştir ve gel."

"Anne ya!" annem isyan eder gibi çıkan sesime aldırış etmedi. "On dakika içinde buradasın Burçin."

Açılmış olan hırkamın önünü çekiştirerek kapattım. "Of tamam," mutfağı geride bırakarak merdivenleri aheste aheste çıktım. Nezahat abla bugün izinli olduğu için yemek bize kalmıştı. Elçin ders çalışmasa bile bize yardım etmezdi. Üşengecin tekiydi. Üşengeç olmasa bile böyle şeyler onluk değildi.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now