-43-

283 20 0
                                    

Keyifli okumalar...

Camdan dışarı seyrederken İstanbul'u ne kadar özlediğimi fark ettim. Nereye gidersen git, gittiğin yeri beğensen de doğup büyüdüğün şehir bambaşka geliyordu insana. Denizine, yapılarına, mimarisine aşıktım İstanbul'un.

Bakışlarım Tolga'yı buldu. Pür dikkat akıp giden yolu izliyordu. Şoför bizi ailemizin yanına bıraktıktan sonra valizleri eve bırakacaktı. Selma anne evlerinde çalışanlardan birini bizim eve göndermişti biz gelmeden. Annem düğün gününden birkaç gün önce el öpme adı altında anılan aile büyüklerini ziyaret edilmesi gerektiğini söylemişti. Anneannemler de Nurten babaanne de İstanbul'da kalmıştı biz gelene kadar.

Göğsüne iyice sindim. Deniz kokusu burnumu doldurdu. İçime derin bir nefes çekmem genzimi yakmamıştı. Huzur veriyordu aksine. "İlk önce Selma annelere gidelim," dedim bakışlarım yoldayken. "Uçaktan indiğimizden beri ilk önce bize gelin dedi. Nurten babaanne de ısrar ediyormuş."

"Tamam can şenliğim," dedi saçlarıma öpücük kondurarak. "Sonra Gülay annelere gideriz. Oradan da..." bakışlarının üstümde olduğunu hissettim. "Evimize geçeriz."

Öyle bir hasretle söylemişti ki bunu. Gören de evliyken uzun zamandır başka evlerde yaşıyoruz sanacaktı. "Arsızlığın tavan yapmış gibi hissediyorum," dedim göğsünden kalkarken. "Ne yeri ne zamanı. Kendine gel canım."

Belimden tutup kendine çekti. Yüzlerimizin arasında milimler varken, "Canın yesin seni," dedi fısıltıyla. Kaşla göz arasında arabayı süren Tolga'nın şoförüne baktım, hiçbir şey duymamış gibiydi. Ya da duymuştu da çaktırmıyordu.

Sırıtışı daha da büyüdü. "Tolga!" dedim uyarı dolu sesle. Kendini geri çekerken, "Sustum," dedi. Ferhat'ın dediği kadar hanımcı olması. Hele ki Tolga gibi bir adamın hanımcı olması... sevinme dürtüsü oluşturuyordu içimde sebepsiz yere.

Selma annelere geldiğimizde kol çantamı alıp arabadan indim. Villanın kapısına doğru yürürken kapı bir anda açıldı. Selma anne başta olmak üzere Nurten babaanne hariç hepsi kapıda bekliyordu. Kollarını açmış beni bekleyenlere teker teker sarıldım. "Hoş geldiniz güzel kızım," dedi Selma anne. "Gözlerimiz yollarda kalmıştı valla."

Kısa sarılmanın ardından ellerini tuttum. "Hoş bulduk Selma anne," derken gülümsüyordum. "Biz de, sizi çok özledik."

Yanımda cıvıldayan orta yaşlarını çoktan geçmiş kadına baktım. Son derece mutluydu bu durumdan. Durmadan gülümsüyor beni hazırlanmış masaya doğru çekiştirmeye çalışıyordu. Araya en sonunda Ali baba girince, ona tribini atıp koltuğun birine oturdu.

Her geldiğinde tekli koltuğa oturan ama bu sefer üçlü koltuğa oturmuş olan Nurten babaannenin yanına gittim. Elini öpüp alnıma koyduktan sonra, "Hoş geldiniz torunum," dedi. Gülümseyip, "Hoş bulduk babaanne," dedim.

Bir yanına beni bir yanına Tolga'yı oturttu. Herkes balayının nasıl geçtiğini soruyordu. Özel durumları anlatmadan yaptığımız aktiviteleri anlattım. Tolga'nın amcasının eşi bile gülümseyerek izliyordu bizi. Neredeyse her ailede olan fitne fücur eltiler vardı ya, işte bu kadının onlarla asla ama asla bir bağlantısı yoktu.

Cem saçma sapan konuştuğu sıralarda Tolga makine edasıyla ya kafasına vuruyordu ya da kaşını bakmakla yetiniyordu.

Selma annenin yönlendirmesiyle herkes ayağa kalkıp yemek masasına oturdu. En başta Tolga'nın sevdiği yemek olmak üzere bir sürü yemek vardı. Halil İbrahim sofrası gibiydi masa. Oturmamızla çalışanların tabaklara çorba koymasıyla yemeğe başladık.

"Şunlara bakın," dedi Nurten babaanne önündeki yemeğe ara vererek. "Renk gelmiş evlenince bunlara," derken gülümsüyordu. "Maşallah torunlarıma."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now