-23-

662 36 3
                                    

Keyifli okumalar...

Arabada çalan şarkıya eşlik ederek arabayı sürüyordum. Elçin telefona gömülmüş bir şeyler bakınıyordu. Sabah hiçbir şekilde Tolga ile iletişime geçmemiştim. Büyük ihtimal dün onu o kadar sinir etmenin kendince acısını çıkarmaya çalışıyordu.

"Abla ya," ağlamaklı sesiyle bakışlarını bana çeviren Elçin'e döndüm. "N'oldu?"

"Serkan'ın sevgilisi mi var? Son birkaç hikayesini durmadan aynı kızla atıyor," omuz silktim. "Ne bileyim yahu."

"Bilmeyeceğini biliyorum zaten. Tolga abiye sorsana," gözlerimi büyüttüm. "Kendin sor."

"Oldu canım. Sonra öğrenesiye kadar darlasın, kıskançlık yapsın," kafasını sağa sola salladı. "Olmaz."

"Ama bu sefer de bana saracak," üzgün bakışlarımı gördüğünde ofladı. "Tamam ya kendim bir şekilde öğrenirim nasılsa."

Tripli haliyle kollarını göğsünde bağlayıp kafasını cama çevirdi. "Tolga'nın huyunu bilmiyorsun sanki. Sana da bana da aynısı yapacak. Hatta bana daha fazlasını yapacak, şu an her şey güzelken bozmak istemiyorum."

Kısa bir anlığına bana baktı. "Peki, haklısın."

Direksiyonu sağa kırdıktan sonra okulun önüne gelmiştim. Arabadan indikten sonra birbirimize kollarımızı dolayarak bahçeye girdik. Karşıdan Sibel'i görmemle elimi kaldırdım. "Günaydın Sibel hocam," sonra görüş açıma onun üç metre uzağındaki Çağatay girdi. Gülümseyerek o da elini kaldırdı. Yüzsüz.

"Günaydın hocam," Sibel'den geri bildirimi aldıktan sonra ana binaya giriş yaptık. Çağatay ve Sibel spor salonunun bulunduğu blokta duruyordu. Çağatay'ın arkamızdan hızlı hızlı gelmesiyle hemen Elçin'e sarıldım. "Çağatay geliyor, gidiyorum ben," telaşlı telaşlı yanından ayrılıp ikinci kata çıkmaya çalıştım. Tam ikinci kata adımımı atacaktım ki omuzuma dokundu. "Burçin hocam."

Derin bir nefes alıp ona döndüm. Tolga tekrar onu benim yanımda gördüğünde tutamayacaktım. "Çağatay hocam."

"Yaklaşık iki hafta sizi göremedim, Elçin'i de öyle," dedi gülümsemeye çalışarak. "Ailevi bir durum varmış sanırım," kafamı salladım. "İsterseniz anlatabilirsiniz, dinlerim yani."

Yüzümü yapmacık bir hale soktum. "Ailevi olduğunu bildiğiniz halde niye soruyorsunuz? Anlatacak olsam çoktan anlatmıştım zaten."

Gülümseyen dudakları eski haline alırken hafifçe kafamı salladım ve onu arkamda bırakarak odama adımladım. İki muhabbet ettik diye her gördüğünde konuşmak istiyordu. O kadar Tolga ile sevgili olduğumuzu bildiği halde. Yani tamam o zamanlar sevgili değildik ama şu an sevgiliydik.

Odama girdikten sonra telefonla kantinciden çay istedim. Kabanımı çıkarıp askılığa asarken hemen yanındaki beyaz önlüğü üstüme geçirdim. Masanın başına oturduğumda önümdeki klasör dosyayı açıp bakındım. Çoğu duyuru, dilekçe yakın zamanlarda gelmişti. Bazıları geçen hafta bazıları birkaç gün önce.

Kapımın çalınmasıyla kafamı kaldırdım. Kantinci getirdiği çayı masaya bıraktıktan sonra vakit kaybetmeden çıktı. Daha beş dakika geçmeden tekrar kapı çalınınca dirseğimi masaya yaslayıp bekledim. "Gir!"

Müdür gülümseyerek içeriye girdi ve kapıyı yavaşça kapattı. "Burçin hocam, sizi tekrar görmek ne güzel," kendimi gülümsemeye zorladım. Çağatay bir, Oğuz iki. "Bugün okula çıkışı disiplin kurulu toplanacak."

"Anladım ama bunun benimle ne ilgisi var? Yani disiplini kurulunda yokum çünkü."

"Varsınız hocam," kaşlarım hafiften çatıldı. "Sizin gibi genç hocamız fazla yok. Demek istediğim, genç bir hocanın disiplin kurulunda olması daha iyi diye düşündüm."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - Tamamlandıजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें