-16-

784 48 1
                                    

Keyifli okumalar...

Yanımda uyuyan Elçin'in saçı yüzüme değince mızırdayarak üfledim. Eve geldiğimde benim moralimin bozuk olduğunu görünce beni odasına sokmuş ve sorguya çekmişti. Konuşurken yatağında yan yana yatmış bakışlarımızı tavana dikmiştik. Bir süre sonra da birbirimize sarılıp uyumuştuk. Çaprazdaki odama gitmek zor gelmişti.

Birkaç dakika sonra alarmın çalmasıyla sol kolumun üstüne ağırlığımı vererek yataktan hafifçe kalktım. Elçin'in alarmı çalıyordu. Benim telefonum odamda kaldığı için çalan onunkiydi.

Alarmı kapatıp Elçin'i sallamaya başladım. "Elçin," uykulu çıkan sesime aldırış etmedim. "Ablam kalk hadi," saat daha yedi buçuktu ama anca hazırlanır kahvaltı yapardık.

Elçin uyandığında gözlerini ovuşturdu. "Günaydın."

"Günaydın fındık kurdu," Elçin'in ablası ben olmama rağmen bazen o bana ablalık yapıyordu. Teselli ediyor, her zaman yanımda oluyordu. Ergen falandı ama genellikle olgun davranıyordu.

"Hadi kalk hazırlan kahvaltıya inelim," beni onayladığında odasında ayrılmıştım. Annem çoktan uyanmış olmalıydı. Geç uyusa bile yedi dediğinde ayakta olurdu.

Odama geçip dolabımın önünde durdum. Akşam Ekin ve Bahadır ile buluşmayı düşünüyordum. Gökdeniz'in restaurantına gidecektik, onları Gökdeniz'le tanıştıracaktım. Kaza yaptığımı öğrendiklerinde ikisi bir telaş içine girmişlerdi. Buluşamamıştık işlerden dolayı bu yüzden bugün buluşmayı kararlaştırmıştık.

Hava düne göre biraz daha iyiydi. Ekimin sonlarına yaklaşıyorduk ama hava sonbahara inat düzelecek gibi duruyordu. Ben de bunu fırsat bilerek rahat bir şeyler giymek istiyordum.

Askıdan çıkardığım siyah, v yaka, turuncu çiçek desenli elbiseyi üstüme geçirdim. Bileği lastikli olduğu için kolları bol duruyordu. Ona uygun siyah çanta ve siyah ayakkabıları dolabın önüne çıkarmıştım. Ucunda kar tanesi bulunan gümüş kolyeyi ve birkaç eklem yüzüğünü taktım. Parfüm de sıktıktan sonra çantayı ve ayakkabıyı alarak odamdan çıktım. Makyaj yapasım gelmemişti, böyle de güzeldim.

Merdivenleri inip ayakkabımı kenara koyduğum sırada zil çaldı. Annem, Elçin, Nezahat abla mutfakta olduğu için kapıyı ben açmıştım. "Ben baktım!" çantamı koluma takarken boşta olan elimle kapıyı açtım.

Kapıda gördüğüm simayla gözlerimi açıldı. "Ece!"

"Sürpriiiz!" elini hızlıca sallamıştı. Uzun zamandır yaklaşık yedi aydır görmemiştim onu. Gezmek için yurt dışına çıkmıştı. Bu ay geleceğini bilmiyordum. Her konuşmamızda 'önümüzdeki yıl geleceğim' diyordu.

Kendime çekip sıkıca sarıldım. "Hoş geldin!" uyku mahmurluğum ve depresif halim bir anda uçuvermişti. "Hoş buldum," dedi. İçeriye girmesini bekleyip kapıyı kapattım. "Yengem ve Elçin nerede?"

"Mutfaktalar," koşar adımlarla beni kapıda bırakıp mutfağa geçti. Ece, halamın kızıydı. Annem babamdan ayrıldıktan sonra halam ve amcamlarla bağlantısını kesmemişti. 'Onların herhangi bir suçu yok' demişti ve onlarla görüşmeye devam etmişti.

"Ece, hoş geldin kızım!" annem bütün samimiyetiyle Ece'ye sarılmıştı. Sıra Elçin'e geldiğinde otuz iki diş sırıtarak o da sarıldı. "Niye haber vermedin, almaya gelirdik seni."

Masada her zamanki yerime oturmuş çayımı yudumluyordum. "Sürpriz yapayım dedim. Kötü mü yaptım yenge?"

"Hayır tabii ki," annem onu kendine çekip tekrar sarıldı. Ece annemi çok severdi. Hatta bizden daha çok annemi severdi çünkü halama anlatamadığı çoğu şeyi anneme anlatır, fikir alırdı.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now