Bölüm 5: Ok Gibi

886 212 370
                                    


#okgibi

Selam benim canımlarım. Nasılsınız? Yarın itibariyle Meslek Liseli 1 Nabız, Dreame uygulamasında yayınlanacak. Güzel düzenlemeler yaptım. Beni orada yalnız bırakmazsınız umarım. Hatta oraya özgü bir hikaye yazmayı da düşünüyorum. Ne dersiniz.

Suskundan yeni bölüm gelecek ve fakat gelmeden önce MESLEK LİSELİ özel bir bölüm gelecek. Sadece acele etmeden ve bol bol paragraf yorumları atarak beni bekleyin. Sizleri seviyorum. İyi okumalar.

İnsanların olaylara verdiği tepkiler, insanların farklı oluşunu tesciller gibi farklıydı. Mesela kimimiz mutlu olduğunda çılgınlar gibi eğlenir, gününü gün ederdi. Ama bazıları gülümseyip geçerdi. Bazıları mutluluktan ağlardı. Bazıları arkadaşlarıyla paylaşır, bazıları ailesiyle paylaşırdı.

Üzüntü de aynen böyleydi. Kimileri sabahlara kadar ağlayıp, sabah kalkınca hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu. Kimileri geceyi gündüzü ağlayarak geçiyor, kimileri içinde ağlayıp içinde acı çekiyordu. Yine kimileri oturup içiyordu.

Okuldan çıktıktan sonra ilk olarak geçen sefer içtiği parka gittim ama yoktu. Başka yerlere gittim, aklıma gelen tenhaları gezdim ama göremeyince Çağatay'ın söylediği yere gittiğimde buldum. En dipte bir ağacın köşesine oturmuş, önünde siyah poşetle gökyüzüne bakarak içiyor ve şarkı dinliyordu.

Yavaş yavaş yanına gittiğim için beni fark etmemişti ama tam önünde durunca bakışları saniyelik bana dönüp, tekrar gökyüzüne ulaştı.

"Ne işin var burada senin?" diye sordum sakince, "Bu saatte okulda olmamız gerekiyor."

"Senin," dedi gökyüzüne bakarak, "Senin okulda olman gerekiyor. Benim değil."

"Üzerinde okul üniforması olduğuna göre senin de okulda olman lazım Demir Han."

"Görürsem söylerim."

"Ne saçma bir insansın sen?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Gidebilirsin. Hatta bir daha hiç gelmeyebilirsin. Çok memnun kalırım."

"Sorun şu ki; ben de meraklı değilim ama mecburum. Şimdi kalk ve okula geri dön."

"Başka bir isteğin?" derken hışımla kalkıp üzerime doğru yürüdü, "Bana emir vermekten vazgeç Balım. Bana, emir, vermekten, vazgeç. Çünkü dinlemeyeceğim."

"Emir vermiyorum," dedim yüksek sesle, "Yapman gerekeni söylüyorum sadece, tamam mı?"

Şişeyi kafasına dikip sonuna kadar içtikten sonra siyah poşet içine boş şişeyi koydu ve dedi ki, "Sabah hakkımı doldurdum," gülümsedi, "Şimdi okula gidebiliriz."

Şaka mı bu? Sabah hakkımı doldurdum da ne demek? Kahvaltı niyetine bira mı içiyor, anlamadım şahsen. Gerçekten çok saçma bir insandı.

Önden önden yürümeye başladığında hızlıca arkasından gidip yetişmeye çalıştım ama boşa bir çaba gibiydi. Anlamüğürdüm. Neden böyle saçmaca hareketler peşindeydi? Sabah hakkını doldurmak üzere okuldan çıkıp sonrasında tekrar okula dönmek, önce sinirlenip sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranmak... Allah da bana sabır versin, bu çocuğa da selamet versindi demekten başka bir şey aklıma gelmüğrdü.

Okula girdiğimizde teneffüs vaktiydi ve neyseki ben sadece tek bir ders kaçırmıştım. Telafisi kolay olacaktı en azından ve fakat Demir Han'ın bugüne kadar kaçırmış olduğu kim bilir kaç dersi vardı, Allah biliyordu.

"Bulmuşsun kaçağı?" dedi Çağatay sınıf kapısının önünde dururken. Demir Han hiç sesini çıkartmadan doğruca sınıfa girmişti.

"İçmeye gitmiş mal," dediğimde sınıftan geri çıktı. Hiç kimseye bakmadan koridorun ilerisine doğru giderken karşıdan bir kız gülümsüyordu. Tam o kızın önünde durdu. Bu kız daha dokuzuncu sınıf olduğunu bas bas bağırırken Demir Han'la beraber cilveli konuşmalar içerisine girmişti.

Adam OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin