Bölüm 10: Manipülasyon Politikası

678 162 653
                                    

Aşağıya çftlerin görsellerini koydum gençler. Bakmadan geçmeyin. İyi okumalar.

#atikesultanadestek

#atikesultanüzüldü

#atikesultankırıldı

#atikesultanhakettiğinigörmekistiyor

Anlatabildim umarım.

Çağatay telefonunu eline aldı. Hepsimize aynı anda bildirim geldi. Demir Han Karadağlı Okçubaba grubuna katıldı.

Sinirle gözlerimi kapatıp açarak telefonu cebime attım. Can hocayla konuşup çalışmalara yarın hızlandırılmış bir şekilde devam edeceğimize karar verip eşyalarımızı almaya başladık. Herkesten önce çıkıp, herkesten hızlı yürüyordum. Elim hala acıyor olmasına rağmen atış yapmıştım, doyamamış olmama rağmen salondan çıkıyordum. Yorulmuştum. Kafam acayip yorgundu. Yorülüğürdüm gardaş. Bendeki de kafaydı.

"Balım kaptan hanım," dedi Rana arkamdan, "Beklesene sisto." Yanıma hızlıca geldiği gibi koluma girdi. "Aşkımsu senin neyin var, ne bu gerilmeler?"

"Sence gerilen ben miyim?" diye sordum dişlerimin arasından. Hemen arkamda kimlerin olduğunu biliyordum. Göz ucuyla arkaya bakarken koluna çimdik attım ama bağırmadı. Bağırsaydı beterini yapacağımı biliyordu.

"Kolumun amk," dedi dişlerini sıkarak, "Sağ ol gardaş."

"Sen sağ ol bacım," dedim gülerek. Üst bahçeye geldiğimizde tekstilden İlayda ve yanında Güliz kankisi oturmuşlar, yayılmışlar, gelen geçene bakarken bize bakmaya başladılar. "Sal beni," dedi Rana, "Şunu batırıp çıkarayım bir altın suyuna."

İnsanlar kendi değerlerini kendileri belirlerdi. Bazı insanlar kendilerini insanların gözünde öyle değersiz yaparlardı ki, hangi gözle bakarsan bak bir türlü o değer yükselmezdi. Bir insan olarak, şu iki kıza ne gözle bakarsam bakayım, istersen eşek gözüyle bakayım bir türlü değer veremiyordum. Çünkü öyle vizyonsuz görüntüleri vardı ki, bu hayata sadece nefes almak için gelmişlerdi. Hiçbir amaçları yoktu. Saçmaydılar. Gerçekten çok saçmaydılar. Altın suyu fayda edecek gibi değillerdi.

"Şunlara bak," dedi Güliz alay eder gibi, "Amk sanki milli takım." En azından bir vizyonumuz vardı. Bir amacımız vardı. Sadece nefes almıyorduk.

"Kes sesini Güliz," yarası olan gocundu, "kendi seviyende insanlara bulaş." Sonunda aynı seviyede olmadığımızı anladın Rana. Onlara dersini farklı türlü verebilirdik.

"Senin bir seviyen olduğunu bile düşünmüyorum," kaşlarıyla Çağatay'ı işaret etti, "Olsaydı bir ihtimalin olurdu."

Kolundan tutup geri çektim çünkü kışkırtma politikası uyguluyordu. Kışkırtmayla değil, hak ettiği yerde hak ettiğini verecektim onlara. Ben bir sporcuydum. Atamız, sporcunun ahlaklısını sevdiğini söylemişti. Böyle ucuz numaralara kanmamam getekiyordu çünkü kulüp kapatılabilirdi. Geçen sene yaptığımız kavgadan sonra bununla karşı karşıya kalmıştım. Tekrar kalamazdım.

"İşin bitmiştir umarım?" dedi İlayda, Demir Han edepsizine.

"Bitti de..." deyip durduğu gibi, "Gidiyoruz o zaman." dedi İlayda. Anında koluna girdi ve kimsenin onu döndürmesine fırsat kalmadan hızlı adımlarla gitmeye başladılar. Demir Han arkasına baktı ama ben oralı olmayınca kimse kılını kıpırdatamadı.

"Bana bak Balım," dedi reis Çağatay, "sen bir gelsene." Kolumdan tuttuğu gibi biz de hızlı hızlı gitmeye başladık. Ben de arkama baktım ama kimse kılını kıpırdatmadı. Bir tek Rana sistomsunun yutkunduğunu gördüm.

Adam OlOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz