Bölüm 30: Yolunu Gözlemek...

399 112 226
                                    

Kısa bir duyurum var.
. biliyorsunuz Meslek Liseli kitap oldu ve satışta artık.

Bir de yeni bir mafya kurgusu yayınladım, aslanın oyunu diye. Merak edenler girip bakabilir. Buradan çok da fazla yolumuz yok artık. En fazla on bölüm daha.

Bir ipin ucunun sizin elinizde olduğunu hayal edin. Diğer ucuna siz ne bağlarsanız sizinle o gelir. Eğer siz, mutluluk bağlarsanız size gelecek olan mutluluktur. Eğer siz, hüzün bağlarsanız size gelecek olan hüzündür. Eğer siz, iyilik bağlarsanız size gelecek olan iyiliktir.

İpi kendinize ne kadar dikkatli çekerseniz o kadar güzel bir şekilde gelir çektiğiniz her neyse. Çok hızlı çekerseniz, belki yarı yolda mutluluk kalır. Yavaş çekerseniz, kolunuz yorulur. İpin ucunu çok sıkı tutarsanız kolunuz yorulur.

Ve siz ne kadar güçlü olursanız gelecek olan şey, size güçlü gelir. Sizden daha güçlü birisi gelip ipinize basabilir. Ya da, ucuna bağladığınız şeye basabilir ve siz öylece kalırsınız. Bir hedefiniz olmazsa bu hayatta, bakın hayal demiyorum, hedefiniz olmazsa eğer herkes sizden daha güçlü olur.

Ama eğer siz derseniz ki, ben bu ipin ucuna bağladığım başarıyı inatla istiyorum, o zaman o başarı karşınızda kim olursa olsun, yolunuza kim çıkarsa çıksın o başarı muhakkak elinize er ya da geç ulaşır.

Ve ben başarmıştım. Öyle bir azimle hedefime yürümüştüm ki, sonunda o madalyayı okulumuza getirmiştim. Şam'daki kayısı bile benden daha iyi değildi. Hedefime adım adım ulaşmıştım.

Hatta bir taşla iki kuş vurmuş, Demir Han edepsiz dürüm adamı da yola getirmiştim. Artık o saçma şeyleri içmiyor, normal insanlar gibi yaşamaya başlamıştı. Başlıyordu. Daha yolun başındaydı ama bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır diye boşuna dememişlerdi.

"Abla," dedi Nesil kapımda durarak, "ben yatıyorum artık, iyi geceler."

Demir Han gelmiş miydi de yatıyordu? Sabahtan beri ön kapıyı gören terastan aşağıya bakıp, buz gibi havada bir yerlerini dondurmuştu.

"Abiciğin geldi mi?" diye sordum umursamaz bir tavırla. Ne umursamazdım ama. Sormayın gitsin. Mal gibi bugün onu aramış, egosunu mayalı hamur gibi şişirmiştim. Mallık bendeydi. Arama işte. Ama gidip gitmediğini merak etmiştim. Gruptan yazdığımız mesajlara bile bakmamıştı.

"Gelmedi daha ama sabaha okul var abla," dedi haklı olarak, pazar gecesi olmuştu, "gözlerim, bu güzel gri gözlerim şiş ve kızarık mı çıksın okuldaki kızların karşısına?" Al birini vur ötekineydi bunlar. Öz kardeş olsalar Demir Han'la ancak bu kadar benzerlerdi.

Odasına gülümseyerek geçeceği sırada iğrenir gibi yüz ifademle bakarak arkamı ona döndüm, yatağa girip yorganımı başıma kadar çektim. Kahkaha atarak odasına girdiğini duyduğum an yorganı başımdan çektim.

Bakın şimdi sistomsular, dün merak ettiğimizi defalarca kez söyledim ben bu masmalak adama. Bugün bari bir merakta koma insanı değil mi? Bir kalktım ben de, ne bileyim yola çıkıyorum ben falan de, de de en azından millet burada çatlamasın. Bubam öldüğürdür meraktan.

Dün annem, babam, Nesil gelip gidip sordular, haber verdi mi diye. Babam da gidip Tahir amcayı aramadı mesela. Adamın cenaze işleri olurmuş, ortağının oğluymış diye aramadı. Bir kere sadece arayıp baş sağlığı dilemek dışında aramadı. Annem de Gülçiçek teyzeyi daha Demir Han yola çıktığı saatlerde arayıp baş sağlığı diledi. Dün arasaydınız da ben aramak zorunda kalmasaydım. Bizim çocuklar da bütün gün gruptan yazdılar. Sonra ben de mecbur kaldım işte aradım.

Bakın aradım. Bugün bari merakta bırakmayıp o arasaydı. Yine herkes gelip gidip bana sormuştu. Çok merak eden arardı. Bir kere de siz arasaydınız. Bir kere de sen arasaydın dürüm suratlı mal.

Adam OlWhere stories live. Discover now