Bölüm 24: Çilekeş Merakım

440 113 190
                                    

Tam cevap vereceğim sırada, "Balım," sesi geldi, "Kızım?" Annem gelmişti. Sesi duyar duymaz ellerini yüzümden çekip uzaklaştı Demir Han. Hemen ardından da babam köşeyi dönüp yanımıza gelmeye başladı.

"Aaa, anne?" dedim az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi.

"Canım," deyip sarıldığında babamla göz göze geldik. Yanında bir adam vardı. Adam Demir Han'a, "Koçum," diyerek sarıldığı zaman Demir Han da ona aynı şekilde karşılık verdi.

"Sefer amca," dedi şaşkınlıkla, "Sen nereden çıktın?"

"Seni görmeye geldim be evlat, ne bu suratının hali böyle?" Dayak yedi. Hem de çok fena. Ama sen kimsin acaba?

"Bir iki sorun vardı," deyip babama baktı, 'Merhaba Asil Amca."

"Naber?" diye sordu babam, beni öptü.

"Turnuva başladı," dedim, "Canım sıkıldı da, hava almaya çıktık."

"Biz de kızımızı, oğlumuzu yanlız bırakmayalım dedik," dedi annem, "Yeni mi başladı daha?"

"Yeni başladı, geçelim isterseniz içeriye," dedi Demir Han.

"Bir dakika yahu," dedi amca Sefer, "bu kız meşhur Balım mı?"

"Benim kız," dedi babam övüne övüne.

"Valla adını çok duydum Balım kızım, Tahir çok bahsetti." Sen kimsin ki?

"Memnun oldum," dedim dil ucuyla.

"Ben Tahir amcanın ortağı, en yakın arkadaşıyım."

"Abimin arkadaşı Semih demiştim ya," dedi Demir Han, "Onun babası." Oğlunu görmedim ama gözüm onu hiç tutmadığı gibi seni de tutmadı. Sana Adanalı Sefer amca diyesim yok nedense.

"Hadi geçelim içeriye," dedi babam. Annem koluna girdiğinde ikisi asil asil yürüyerek salonun giriş kapısına ilerlemeye başladılar. Sefer bey de Demir Han'ın omzuna elini atıp yürümeye başladı. İkisi muhabbet ederek kapıya yürüyorlardı. Arkalarında kaldım. Bir kaç derin nefes almak istedi canım. Adamı da hiç sevmedim. Koyu mavi gözleri, kocaman göbeği vardı. Ağır ağır adımlar atmaya başladım.

"Bakar mısınız?" diye seslendi birisi. Etrafta benden başka kimsenin olmadığını bildiğim için arkamı döndüm.

"Buyrun?"

"Turnuva bu salonda mı oluyor acaba?"

"Evet," dediğimde karşıma gelmişti. Koyu renk gözleri vardı. Saçlarını kapişonlu yeleğiyle kapatmıştı. Bizden yaş olarak büyük duruyordu.

"Kalabalık mı içerisi?" dedi, hemen ardından devam etti, "girebilir miyim ben de diye merak ettim de, izlemek için."

"Bayağı kalabalık ama arka taraflarda yer bulabilirsiniz herhalde."

Arkamı dönüp giderken, "Teşekkür ederim," diye seslendi. Bir şey demedim. Hızlıca salona girip bizim tayfanın yanına geçtim.

"Aldın mı nefes?" diye sordu Çağatay, "Biz burada da alıyoruz da..."

"Sana ne Çağatay," dediğimde az önce soru soran çocuğun salona girdiğini gördüm, kapişonunu iyice kapatıp arka taraflara doğru kimseye bakmadan yürümeye başladı.

Sırası gelen kişiler oklarını atıp yerlerine geçiyorlardı. Sıra bize geldiği zaman hepimiz kalkıp atış alanına doğru yürüdük. En önde ben, arkamda Çağatay vardı. Karşı tarafta Hakan vardı, demek ki onların kaptanları da oydu. Birbirimize ters ters baktıktan sonra hepsi tekrar Demir Han'a baktılar. Buradan kavgasız çıkarsak iyiydi. Bizimkiler en az benim kadar öldürücü bakışlar atıyorlardı.

Adam OlWhere stories live. Discover now