Bölüm 43: Mayın Tarlası

395 95 622
                                    

Yıllar öncesi...

"Abi, baksana şu çocuğa ya," diye bağırdı Demir Han sinirle. Kırk yılın başında parka gelmişlerdi, çocuk topunu alıp kaçıyordu.

"Bak buraya küçük," dedi Kıvanç topu alan çocuğa, "o kardeşimin topu, verir misin?" Demir Han dört beş yaşlarında, o siyaha yakın gözlerini sertleştirmiş, kaşlarını çatarak dudaklarını şişirmişti.

"Ama ben de oynamak istiyorum," dedi çocuk bağırarak, "Bu çocuk oynatmıyor."

"Ver topumu," diye bağırdı Demir Han ellerini yumruk yaparak, "Benim topum o."

"Tamam abim," dedi Kıvanç Demir Han'ı geriye çekerek, "Beraber oynayalım ama kimse mızıkçılık yapmayacak."

"Hayır," dedi Demir Han, "Ben oynayacağım sadece. Seninle." Kıvanç topu çocuktan alıp Demir Han'a dönerek diz çöktü, ondan kısa olmuştu ama olsun.

"Bak abim," dedi sessizce çocuk duymasın diye, "Lütfen bir dinle beni, tamam? Bu çocuğun belli ki hiç topu olmamış, belki bizimle oynarsa hevesini alır."

"Ama top benim." diye ısrar etti Demir Han ayağını sertçe yere vurarak.

"Tamam abim, top senin. Sadece oynayacağız. Siz oynayın, ben hakem olacağım. Kim yenerse top onun olacak. Eğer kaybedersen benim topumu sana veririm." Demir Han yumuşadı. Çünkü abisi söylüyorsa eğer bir bildiği kesin vardı.

Kıvanç, adalet konusunda ufak bir çocuk bile olsa gayet hassastı. Merhamet desen, zaten alası vardı. Demir Han onun sözünü dinlerdi de, boş yere dinlemezdi. Biliyordu, abisi burada asla onu kayırmayacak, ayrımcılık yapmayacaktı.

Maç sonunda Demir Han topu çocuğa vermek zorunda kalmıştı. Çünkü kaybetmişti maçı ama üzgün değildi. Çocuk defalarca kez teşekkür etmiş, koşarak annesinin yanına sevinçle gitmişti. O an anlamıştı, ilk kez topu olmuştu çocuğun. Küçük Kara gözleri doldu.

"Abim," dedi Kıvanç, "topum evde, senin." Kıvanç kardeşinin gözlerini görünce gülümsedi. "Bu hayat adaletsizdir kardeşim. Eğer mutlu olmak istiyorsan adaleti sen bulacaksın. Belki kaybedeceksin, belki kaybolacaksın ama adalet yerini bulmadan asla pes etmeyeceksin. Biz istesek babam bize top fabrikası kurar ama bak gördün, o çocuğun ilk kez topu oldu. Pişman mısın?"

"Değilim." Değildi. "Gel gidelim," dediği zaman başka bir çocuk gelip Demir Han'a sertçe çarptı. Demir Han yere düştüğünde kıvranıyordu, kolunun üzerine düşmüştü ve kolu çok acıyordu.

Kıvanç kardeşini karga tulumba kucaklayıp eve doğru koşmaya başladığında Recep abi onları uzaktan izliyordu. Doğruca arabaya bindirip hastaneye götürdüler.

-----

"Bak buraya sen adını yazacaksın abi," dedi Demir Han, "Buraya babam, buraya da annem." Kolu kırılan Demir Han'ın alçısıyla kurduğu hayaller görülmeye değerdi doğrusu.

"Oğlum," diyerek ağlaya ağlaya Gülçiçek hanım içeriye girdiğinde Demir Han gülümsüyordu. Canının acımasından ziyade şu anda kolu alçıda diye çok mutluydu.

"Bak buraya da kocaman araba çizeceğiz abi, anne bak burası senin adının yeri." Gülçiçek hanım oğlunun haline bakıp ağlarken gülümser olmuştu. O esnada içeriye Tahir Karadağlı tüm heybetiyle girmişti.

Oğlunun saçlarını okşarken Demir Han dur durak bilmeden alçının üzerine yazılacak listesini anlatıyordu. Bütün konağın ismini sayıyor, herkesten imza bekliyordu. Tahir bey, oğlunun saçlarını öptükten sonra gülümseyerek koyu kahve gözlerine baktı.

Adam Olजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें