Bölüm 7: Değer mi?

762 190 819
                                    

İyi akşamlar. Nasılsınız ressamlık sınıfı? Ben iyiyim teşekkür ederim. Size söz verdiğim gibi. Suskun biter bitmez burası hızlanacak demiştim. Sözümü tuttum. Öyle de yaptım. Şimdi bir bölüm daha yazmaya gidiyorum ve fakat sınır koyuyorum. 120 beğeni olmadan ve en az 500 yorum olmadan kimseye bölüm yok. Lütfen emeğimin karşılığını verir misiniz? Biraz çıkalım lütfen okurken. Özellikle emine sen.

#değermi?

Bundan sonra böyleydi, çalışmayacaktım. İskenderli Adana dürüm olmaya devam edecektim. Arada acı olacaktı ama yoğurtlu olacaktım. Bol tereyağ dökülecekti üzerime. Bir hafta önce ne yaşadıysam, aynısını yaşayacaktım.

Pardon da, biz az önce ne yaşamıştık?

Babam tam tamına iki kez el oğluna tokat atmıştı. Edepsiz Adanalı iki kez tokat yemişti babamdan. Şaka gibiydi. Tokatları indirip tehditini ettikten sonra hızlı adımlarla merdivenleri çıkıp eve girmişti. Ama burnundan soluyordu.

"Annem," dedi annem telaşla kapıya gelerek. Elime baktığında sorun olmadığını anlatıyordum ve fakat halam da annem kadar telaşla geldi.

"Halam bebeğim nasıl oldu bu iş?" Babama baktım.

"Oturun da bir soluklanalım Mısra," dedi kaşları çatık halde. Demir Han edepsiz oğlana çok sinirliydi şu anda. Biraz sonra elini yüzünü yıkayıp salona geçti.

"Eniştesi," dedi Aykut eniştem, hayatımda gördüğüm en kafa adamdır kendisi.

"Eniştesi," deyip güldüm. Babam geldiğinde hepimiz sustuk. Olayı benden dinlediği gibi anlattı.

"Velhasıl," diye devam etti, "Bende hatırı çok olan bir insan kendisi askerde usta birliğinde beş ay beraberdik. E konuşacak konumuz belliydi. Siz o zaman," enişteme baktı, "Mısra'yla ayrılmıştınız. O muhabbetleri anlatıyordum. Aykut diyordum piçin tekiydi." Nesil konuştu. Kuzenler neden gelmemişti acaba?

"Baba sen de şerefsizsin, eniştem öyle diyor yani," deyip gülünce babam gülecek gibi oldu ama vazgeçti.

"Her neyse işte. Her halt vardı falan diye anlatıyordum hep ona. Sonra Mısra, kardeşim hasta oldu falan diye anlatırdım. Aklında kalmış." Bu sefer de halam sözünü kesti.

"Birincisi abiciğim, beni hasta eden sendin. İkincisi Aykut her haltı yiyordu da sen yemiyor muydun? Esrarla seninle tanıştım. Alkolle sen tanıştırdın. Sende gördüm ben önce onları. Demedin mi Tahir beye, ben de her boka parmak attım diye?" Hepimiz gülerken babam bozulmuştu.

"Diyordum amk," dedi sinirle, "Aklında kalmış. Tamam madem demiş kendi kendine, Asil'in yanına götüreyim, hem Adana'dan uzaklaşması gerekiyormuş. Orada olmuyordu falan dedi işte, durumları anlattı. Ben de kabul ettim. Balım'la aynı okula gidiyorlar, gitmek zorundalar daha doğrusu. Demir Han da küçükken okçuluğa gitmiş. İyi biliyormuş, benim kız da biliyor deyince oraya karar verdik." Bana baktı. "Geldi mi kızım sizin kulübe hiç?"

"Bugün geldi ve gerçekten biliyor baba. Niyetim onu oraya bağlamaktı. Bir şeylerle uğraşırsa pislik yapmaya zaman bulamaz diye düşünüyordum ama bu iş başlamadan bitti. Gençliğimi ve lise hayatımı el oğlu edepsiz Adanalı için yakamam. Geriye dönüp baktığım zaman güzel anılarım olsun istiyorum liseye dair."

Bir süre herkes birbirine bakıp sustu. Sonra halam konuştu. "Valla kız da haklı abi. Tamam adamın kötü bir niyeti yokmuş ama Balım bir öğrenci. Ayrıca da hedefleri var. Demir Han'la uğraşırken istediklerini yapamaz, ders çalışamaz bu kız. Değer mi?"

Babam susuyordu.

"Bence de abi," dedi Aykut canım eniştesi, "Yazık değil mi bu kıza? Piçin birini bulacağım derken dersten çıkıp gitmiş. Balım'ı etkileyecek bu durum."

Adam OlМесто, где живут истории. Откройте их для себя