Bölüm 47: Kalbimi Sökme

407 89 1.8K
                                    

Selam canlar. Bölüm gecikmesi için kusura bakmayın. Eşim yurtdışından gelince tamamlayamadım. İşe başladı, anca yazdım. Bölüm sonu yorumlarınızı bekliyorum. Sınır var, aşın bakalım. +2000 Demir Han görmek isteyenleri göreyim.

#kalbimisökme


Yer gök birleşmişti sanki. Nefesim ciğerlerime çok geliyor, sırtımdaki soğuk terle bütün vücudumu aşarken her yerim saatlerce karda yatmışım gibi titriyordu. Önümdeki adam acıyla yerde kıvranırken kolundan akan kanlar yerdeki pahalı döşemelere akıyordu. Gözlerimi kanların üzerinde gezdirirken daha fazla duramayacağımı anlayıp klozete eğildim. Önüme gelen saçlara aldırmadan az önce yediklerimi çıkartıp, üstüne boş boş öğürmeye başladım. Doğrulmak istedim, yapamadım. Milim oynadığım an bulantım tekrar nüks ediyor, tekrar eğiliyordum.

Saç diplerim yerinden çıkıyordu. Kulaklarımda tiz bir çınlama vardı. Beynim, kafa tasımı yarıp kafamın içinden kendini klozete atmak istiyordu. Bedenim ve ruhum birbirinden ayrılıyordu. Bu şey gibiydi, deprem gibi. Evet, her yerimde deprem vardı. Zaten günlerdir içimde olan deprem artık kendini dışarıya böyle göstermişti.

Temizliğini pisliğini düşünmeden dizlerimin üzerine çöktüğümde öğürmeye devam ediyordum. Ellerim, klozetin kenarında duruyordu. Adamın bakışlarını üzerimde hissetmesem bile havluyu kolumla sıkıştırmaya devam ediyordum.

"Sen delisin," dedi dehşet içinde bir sesle, "Senin içine şeytan kaçmış."

Yorgun bakışlarımı aheste aheste ona çevirirken başım arkamdaki duvara çarpıp geri döndü sanki, canım acıyordu. Hem de hiç olmadığı kadar.

"Susmazsan," dedim iğrenç bir sesle yavaş yavaş, "içimden gelenleri daha fazla," her kelimede soluklanıp devam ettim, "gösteririm sana." Adam acısını bile umursamadan kolunu tuta tuta dışarıya attı kendini. Odanın kapısının sertçe vurmasıyla gittiğini anlamıştım. Neyseki, az önce son yaşam kırıntımı kullanmak üzere telefonunu alıp Demir Han'ı aramış, konum göndermiştim. İçim artık hiç olmadığı kadar rahattı.

Üzerime ölüm güzelliği gelmiş gibiydim. Klozete eğik başımı yavaşça arkamdaki banyo dolabına yasladım. Havlu üzerimden düşmüştü ama umursamadım. Ne kadar süre öylece durup gözlerimi kapadım bilmiyordum. Kapının açıldığını duymamla hızlı gelen adım sesleri banyo kapısına gelmeden hemen önce kara zorla havluyu göğüslerimi kapatacak kadar kaldırmıştım. Bakışlarım gelen kişiyi göremeyecek kadar devre dışıydı.

"Ah kızım," dedi Sevda hanım, ancak sesi öyle boğuk geliyordu ki, ne dediğini anlamıyordum bile tam olarak. Ölmek üzereydim, ruhum kendini teslim etmek üzereydi.

"Ne oldu buraya, sana bir şey oldu mu, kimin kanı bu, Balım beni duy!" Şeklinde ardı ardına cümleler kuruyordu ama ben sesleri tam olarak algılayamıyordum. Beni duşa çektiğini hissettiğimde ürperdiğimi biliyorum. Çok uzun zamandır annem bile beni üryan bir bedenle görmemişti. Sevda abla üzerime soğuk suyu tuttuğunda kendimi sıkmak istedim fakat en fazla dişlerim biraz hareketlendi. Öylesine yoktum artık. Son kez sevdiğim adamın sesini duymuş, cenazemi alması için buranın yerini söylemiştim.

Duştan çıktığımda Sevda abla her yerimi kuruladı, üzerime bir şeyler giydirdi. Tir tir titriyordum. Bedenim hala büyük bir zelzele ardından artçıları yaşamaya devam ediyordu. Saçlarıma sarılı havluyla beni yatağa yatıran Sevda abla yine bir şeyler söyledi ama anlayamadım. Çok hafif aralık duran gözlerim odadan çıktığını gördü. Öylesine boş bakıyordum ki, öylesineydi işte tam olarak.

Yeni alınmış bir defter gibi desem, yeni gibi değildim. Bana ilk kez yabancı bir erkek, tenime ilk kez tanımadığım bir erkek dokunmuştu. Sanki hala eli bacağımdan yukarıya doğru çıkıyordu. Sanki hala o iğrenç yaratık bedeni arkamda, kalçama kasıkları dayalı duruyordu. Ne kadar yıkanırsam yıkanayım asla temizlenmeyecektim artık. Bu benim için çok fazlaydı.

Adam OlWhere stories live. Discover now