Bölüm 50: Su Akar, Yolunu Bulur

363 57 407
                                    


Geldik bakalım bölüme, uzun uzun okuyun. Bayağı uzun oldu, iyi okumalar görüşmek üzere.

Yaşımız küçüktü. Başımıza ne gelecek ki, en fazla düşük not alırız dediğimiz şu acımasız hayatın içinde savrulup gidiyorduk. Biz birer figüran, hayat mermisi sonsuz bir silah gibi bize doğrultuluyordu. Her ama her seferinde, nereye kaçarsak kaçalım silah bir şekilde kurşunu bize isabet ettiriyordu. Bazen ağır yaralar alıyor, bazen sıyırıp geçiyorduk. Direnme gücümüz ne kadar kanımızda ve ruhumuzda mevcutsa o kadar dayanıyorduk. Bazen düşüyor, dizlerimizin parçalanmasını umursamadan, yumruklarımızı yere vura vura ağlıyorduk. Acıması olmayan silah bir yandan bizi kurşuna dizmeye doymuyordu.

Hepimiz, öyle bir silahın karşısında duruyorduk ki, bir kurşun yarasını kapatamadan diğer kurşunu yiyorduk.

Cümbür cemaat benim odamdaki halının üzerine oturmuş, kola cips yaparken Melike, en baştan anlatmaya başladı. Bizden sakladığı meğer ne çok şey varmış da hiç anlamamışız.

"Evet arkadaşlar, babamı size az çok anlatmıştım o zaman zaten. Annemi aldatıyormuş, hem de annemin arkadaşıyla ve kadın evliydi, kocası da her şeyden haberdardı. Düz liseyle kavga ettiğimiz o gün biliyorsunuz ki eve gitmedik. Doğal olarak ben de Yasin'le beraberdim. Annemin haberi vardı tabii ama babam olacak o herif bilmiyordu. Annem gece kuran okurken o adam eve kafası güzel gelmiş. Tartışmaya başlamışlar, annemi hırpalamış falan. Sonra benim odama gitmiş, ağza alınmayacak laflar söyleyip anneme dönmüş. Sonrasında işte o kadınla adam yani kadın kocasıyla beraber eve çıkmış. İşte anneme bir sürü aşağılayıcı söz sarf etmiş. Annem fenalaşmaya başlamış derken sabah ben eve gittiğimde teyzemler bizdeydi. Çocuklar uyurken bana her şeyi anlattılar. Teyzemin kocası ölmüştü, hatırlarsanız. Varlıklı da bir kadın kendisi. Kafasında planı kurmuş, avukatıyla görüşmüş. Doğruca bizi önce Mersin'e götürdü ama orada durmadık, teyzemin Antalya'da yazlığı vardı. Oraya geçtik. Tabii bir de Bursa'dan ayrılmadan hastaneye gidip annem ve benim için darp raporu aldık. Benim o adam yapmamıştı ama avukat bizi daha çabuk haklı çıkarmak için onun üzerine atacağımızı söyledi. Ne dediyse onu yaptık. Antalya'da kaldığımız sürede teyzemle avukat imza gerektiren bütün işleri hallettiler. Babam olacak o göt oğlu götün sağı solu çok diye saklanmak zorunda kaldık. Hatta polisten öğrendiğimize göre sizin telefonlarınız dahi dinlenmiş bir ara. Size ulaşırım diye beklemiş, teyzem akıllı kadın da bu ihtimali en başında düşünüp tedbirli davranmamızı söyledi. Antalya'da bir kaç hafta kaldıktan sonra Amerika'ya gittik, orada eniştemin dayıları yaşıyormuş. Adam da böyle kelli felli birisiydi. Teyzem telefonda durumları anlatınca yardım etmek istedi, orada bir süre daha saklandık. Adliye tatile girmeden önce ilk dava oldu, babam olacak adam tutuklandı da bu sayede dönebildim buraya. Teyzemle annem şimdi Antalya'da. Teyzem zaten yazı orada geçiriyordu normalde de. Orada da iyi bir doktor buldu, annemin tedavisiyle ilgileniyor. En azından eskisi kadar tansiyonu çıkıp inmiyor."

"Oh sikingen," dedi Seda yağları erir gibi, "Şimdi adam hapiste, kurtuldunuz yani öyle mi?"

Melike başını olumsuz anlamda salladı. "Hayri olacak o it, pavyonlarda falan takılırken başına bir sürü borç açmış. Alacaklılar bir ara bizim peşimize düştü, hatta bizi bulamayınca size bile saracaklardı ama ne olduysa sarmadılar. Sizden bir şekilde, avukat vasıtasıyla falan haber alıyordum, ama maalesef size haber gönderme şansım yoktu. Çünkü işin şakası yoktu. Biz babamı, ailemizin direğini işinde gücünde bir adam sanıyorduk. Meğer adam mafyadan hallice çıktı. Kumarhaneler de bile tanınıyormuş, o kadın zaten babamın kumasıymış falan. İğrenç, rezil bir durumun ortasına bir anda düşünce özür dilerim ama size ulaşmak istemedim bile. En ufak bir hatada açığımızı bulabilirlerdi."

Adam OlDove le storie prendono vita. Scoprilo ora