Bölüm 31: Otobüs Fantazisi

457 111 168
                                    

"Balım," dedi babam bir an beni görüp görmediğine inanmak adına. Acaba öylece çıkıp odaya gitsem yer miydi? Sen rüya görmüşsün baba desem inanır mıydı?

"Baba," dedim yalan söylememe gerek kalmadan, "Demir Han geldi şimdi."

"Geldi mi?" dedi şaşkın şaşkın. Ah be babam, severim seni, iyi adamsın da böyle bazen saf salak bir şey oluyorsun.

"Geldi, geldi. Su içmeye diye kalkmıştım, dışarıdan bizim siteye giren araba ışığını görünce baktım, onu gördüm. Senin telefon konuşmanı da duyunca inip, annelerine haber vermesini söyledim."

"Verdi mi bari?" dedi.

"Verdi, verdi. Ben de geçip yatıyorum zaten. Hala çok uykum var, uyku çok güzel." Gerçekten bir bardak su içip odama çıktığım esnada babam hala odalarının kapısının antrede olan kısmında ayakta duruyordu.

"Sen de yat baba, istersen Tahir amcamgile haber ver."

"Arayayım," dedi sadece. Uyku sersemi ne olduğunu anlayamamış olması işime gelmişti ki zira, uyku sersemi olmasaydı ben şu anda içinde bulunduğum ruh haliyle herhalde uyduracak kılıf bulamaz, minareyi çıplak bırakırdım. Babam da minarenin çıplak kısmıyla ilgilenirdi.

Odama geçtiğim gibi telefonumu şarja takıp yatağa uzandım. Telefonum zırladı. Uyumadan son kez yanan ışığa baktım. Demir Han yazmıştı.

*Sabaha şiş gözlerle de görsem seni, söylediklerim değişmeyecek ama yine de sen bilirsin. He bir de, annemlere haber verdim. İyi geceler Kaptan Balım.*

Cevap vermedim. Hatta şöyle ki, uygulamaya girmeden, direkt ekrandan okuduğum için çevrimiçi oluşumu bile görmedi. Belki de çok umursamayıp, direkt uyuduğumu düşünürdü. Burnu daha da fazla büyüyüp kaf dağıyla yarışmazdı. Hemen ardından bir mesaj daha.

*Umarım Asil amca bir şey dememiştir sana, sesini duydum sen eve girerken.* Cevap yazdım çünkü sorun yoktu.

*Sorun yok, uyuyordum hatta. Neden mesaj atıp uyandırıyorsun?*

*Tamam Balım, uyuyordun, evet. Kesin. Hadi devam et, dağılmasın uykun.*

Cevap vermeden telefonun zırlama sesini bile kapatıp ekranı ters çevirdim. Hatta telefona trip atar gibi arkamı dönerek yattım. Hatta yorganı boğazıma kadar çekip yastığı başımın üstüne koydum.

Peki sorun bakalım, bunca şeye rağmen uyudun mu sistomsu Balım deyin? Nau nau arkadaşlar. Asla uyuyamadım. Ve evet, gözlerim şişmişti, hatta kızarmıştı. Çünkü dün gece de çok uyuyamamış, sabah da mal gibi erkenden kalkmış telefonda mesaj var mı diye bakmıştım. Olmadığını görünce sinirden yine uyuyamamış, tüm gün ya kitap okumuş, ya da ders çalışıp çizim falan yapmıştım. Ama çizimlerim efsane güzel olmuştu. Biricik canım halaların bir tanesi gözbebeğime fotoğraflarını çekip atmış, halamdan tebrikler ve eniştem Aykut bromsu kral adamdan hesabıma nakit almıştım. Keyfim Nesil odamın kapısına gelene kadar gayet yerindeydi.

Sabah da kargalar bok kahvaltısını henüz hazırlamak için gerinerek yuvalarından çıkacakları esnada giyinip hazırlanmıştım. Bari dedim şu gözlerime bir aydınlatıcı bir şey süreyim. Sadece aydınlatıcı sürünce ruh gibi olduğumu düşünüp, çünkü makyaj sevmezdim, bir de incecik bir eyelıner çekmiştim. El kremini sürüp çantamı falan yüklendim.

"Sabah şerifleriniz beni ne kadar gururlandırıyor sultanım bir bilseniz..." dedi babam kahvaltı masasına geçerken. Başımı yerden bile kaldırmadan, deli gibi uykum varken sandalyemi çektim.

Zorla başımı kaldırıp kapalı gözlerimle babamın olduğu tarafa bakıp, "Kızınız olmak beni haddinden fazla gururlandırıyor efendim," dedim bozuk bir sesle, "Haseki Petek Sultan hazretleri için de aynı şeyi söylemeliyim." Annemin mutfaktan çıkan adım seslerini duyduğumda o tarafa baktım ama gözlerim hala kapalıydı. "Petek Sultan, bu sabah ne kadar da güzel bakıyor o ela gözleriniz..."

Adam OlWhere stories live. Discover now