Bölüm 36: Bal'ım...

646 116 243
                                    

İlk kez fantastik bir kitap yayınladım. Bakıp yorumlarınızı bırakırsanız sevinirim. İyi okumalar.

"Öpüşmeyi bilmiyorsun," dedi hafifçe bir sırıtışla. Komik olan bir durum yoktu ortada. İlk kez birisiyle öpüşen bir insan elbette bilmezdi.

"Ben senin, elinin ve ya başka bir yerinin altından geçen kızlardan değilim Demir Han. Bunu biliyor olmanı umuyorum."

"Elimden ve ya başka bir yerimin altından kız geçmedi Balım." Nemli alnını alnıma yasladığında gözlerimi hafifçe aralayıp birazdan zeytinyağı olup akacak gözlerine baktım.

"Buraya geldiğin zaman, bizdeyken on dakika içinde kaç farklı kızla konuştun Demir Han ve ayrıca senin eline ilk kez ok ve yay tutuşturduğum zaman, bir Şahin'in yemine baktığı gibi değil de, parasını verdiğim kadınlara baktığım gibi demiştin..."

"Tezlerimi hala savunuyorum yavrum, demedim demiyorum ki. Hem sen de söylüyorsun bak," alay eder bir gülüşü dudaklarına yerleştirdi, "parasını verdiğim kadınlar demişim. Kadın farklı, kız farklı derler Adana'da. Benim, Allah kahretsin ne anlatıyorum ben sana?"

Alnını alnımdan çekmişti ama uzaklaşmamıştı. Elleri belimde dururken kollarının üzerine koydum. "Devam et," dedim sessizce. Zaten mırıl mırıl çıkıyordu sesimiz. Sanki birisi duyacak gibiydik.

"Buraya geldiğim zaman dört farklı kızla konuşmuştum. Dördü de yakın arkadaştı Balım ve hepsi benim hepsiyle konuştuğumu biliyordu ama ileriye gitmedim. Bir yerlerde bir şeyler içerdik sadece. Onun dışında her ne kadar çok masum olmasalar bile," kendisi çok masumdu çünkü, "dokunmadım onlara. Sadece... Bir kaç kez pavyona gitmişliğim var."

Yolda bok görmüş gibi bakıp ellerimi kollarından çektim, göğsümde bağladım.

"Bok gibiyim biliyorum Balım ama sen bana böyle bakma. Allah, kuran, kitap, üç harfli çarpsın ki seni tanıdıktan sonra çok pişman oldum. Yemin sıçayım ki pişman oldum. Pürüzsüz, kimse değmemiş bir kumsala temiz ayaklarla basmak isterdim."

"Laf kalabalığı yapıyorsun bazen ama güzel yapıyorsun..."

Belimdeki ellerini sıkılaştırınca kollarım aramızda sıkıştı, o da alıp boynuna doladı. "Ben her şeyi güzel yaparım Balım," dedi ciddi ciddi, sonra gülmeye başladı, "Mesela senin aksine güzel öpüşürüm."

Yamulmuş tipiyle kahkahayı basınca omzundaki ellerimden sargılı olmayanı koluna şap diye ses çıkararak geçirdim. Ama sonradan fark ettim ki, o kol sopaya ev sahipliği yapan koldu.

Elini moraran yere koymadan bir adım geriye giderken yüzü acıyla buruşunca sanki benim kolum acımış gibi hissettim. Ellerimi ağzıma getirip, "Ay çok özür dilerim," dedim pişmanlıkla, "Valla bilerek yapmadım." Ses çıkarmadan kolunu kollar gibi koyduğu eli kıpırdamadı. Gözlerime akıttığı acıyı iliğime, kemiğine varana kadar hissettim.

"En azından Demir sopayı yemedim oraya," dedi biraz sonra gevşemiş bir şekilde, "Tahta sopaydı. Sen karnına ve koluna dikkat et özellikle, ikisi de çok kötü görünüyor ve neyse ki," deyip beyaz panda dişlerini göstererek güldü, "Çok güzel öpüşüyorum."

"Ay iğrençsin ya!" dedim iğrenerek. Az önce iğrenmiyordum.

"İğrencim ama kabul et, güzel öpüşüyorum senin aksine. Neyse zamanla öğrenirsin." Belime ellerini tekrar getirdiği zaman söylediklerine sinir olarak ben benlikten çıkmıştım. Kendimi tanımıyordum ve hormonları kulaklarımın deliklerinden bile taşan bir ergen gibi ellerimi boynuna koyup kendime çektim. Ben Balım değildim.

Ben Reis Demir Han Karadağlı'nın sevgili Balım'dım.

Az önce o bana nasıl muamele yaptıysa ben de ona aynılarını yapmaya başladım ve evet, o benim aksime anında karşılık verdi ve dudaklarındaki tebessümün tadını almaya başladım. Bu sefer de kucaklayıp yatağa oturdu, ben de onun kucağına... Sanki patlama yaşar gibiydik.

Adam OlWhere stories live. Discover now